Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

SAHTEKAR DEĞİL SADECE KÜÇÜKTÜM

Yaş kemale erince, insan kendi gerçekleriyle daha rahat yüzleşiyor, hatta dalga da geçebiliyor.   Daha önceleri böyle miydi? Yoo, değildi, hemde hiç değildi. Bir dönem ağırca sayılabilecek depresyon deneyimim oldu. O dönem ne numara yaptım,  nasıl iyi görünmeye çabaladım, ne kadar çok gülermiş gibi yaptım anlatamam.  Hatta "mış" gibi yapmalarıma kızıp, kendime "ne sahtekar kadınsın" diye şiir yazmışlığım bile var. Aslında, sahtekar değil, sadece yeterince büyümemiştim. Haksızlık etmiştim kendime.   Oysaki, İnsan halleriydi kendimde kabullenemediğim. Sanki hep iyi olacağım diye senet imzalamış, hayatı da kefil yapmıştım.  "Zorun neydi be cancağızım? Ne çok kastın kendini" diye geçmişteki kendimle ne çok dalga geçiyorum bir bilseniz.    O dönemden bana kalan bir güleryüz maskem vardır. Hala refleks olarak canım sıkılınca kocaman gülümserim karşımdakine.   En garibi de o dönemler yaşadığım herşeyi sadece benim yaşadığımı düşünmem ve okuduğum kitaplardaki benzerlikleri kurgu sanmamdı.   Bu yüzdendir; şimdilerde insan hallerinin beni şaşırtanı olunca hemen Fransız yazar Monteigne'nin  Denemeleri'ni okurum.. Denemelerin ilk örneğidir ve 1580 yılında yazılmış, insanın özünü anlatan muhteşem bir eserdir. Onu okuyunca hemen kendime gelir ve "deryada bir damla olduğumu, damlanın kaygılarının zerre bile olmadığını hatırlarım." Damlaların en kocaman halinin ise bütün damlaların deneyimlerinin bir araya geldiği gün gerçek olacağını bilirim.  Deneyimlerimizi yaşarken, hepimizin varış noktası için çabaladığımızı hatırlamamızda fayda var sanırım.  Ve ekleyeyim, ben meleğinde, şeytanında içimizde olduğuna, hangisini beslersek onu yaşattığımıza, bu beslemelerin topyekün neticesinde cennetin de, cehennemin de bu dünyada olduğuna inanıyorum.   “Dilek sözü nereye bağlayacak?” diye sorgulatmış olabilirim. Korkunun kokusu olsa sanırım bu dönem dünya korku kokardı. Kitlesel depresyon, virüs kadar hızla yayılıyor. Hepimiz aynı gemideyiz. Siyaset üstü bir seyirdeyiz. Geliniz fırsat varken emsalsiz kokuları anımsayalım.   Fırından taze çıkmış ekmek kokusu, yağmurdan sonra toprak kokusu, taze çekilmiş kahve kokusu, yaşamın müjdecisi bebek kokusu ve doğanın armağanı çiçek kokusu...”Ne zaman dünya mis gibi kokacak?” sorusunun yanıtını kimse bilmezken, çocuklarımızın ve gençlerimizin yüreğini karartmamak için yetişkinler olarak biz kapı açalım. Gerçekçilikten uzaklaşmadan umut aşılayalım. Mümkünse korkunun kokusu yerine, çiçek koklatalım. Biz çok yorduk dünyayı. Onların dünyayı değiştirip, dönüştürecek yolculuklarına, içimizdeki şeytanlarla engel olmayalım.
Ekleme Tarihi: 14 Nisan 2021 - Çarşamba

SAHTEKAR DEĞİL SADECE KÜÇÜKTÜM

Yaş kemale erince, insan kendi gerçekleriyle daha rahat yüzleşiyor, hatta dalga da geçebiliyor.

 

Daha önceleri böyle miydi? Yoo, değildi, hemde hiç değildi. Bir dönem ağırca sayılabilecek depresyon deneyimim oldu. O dönem ne numara yaptım,  nasıl iyi görünmeye çabaladım, ne kadar çok gülermiş gibi yaptım anlatamam.  Hatta "mış" gibi yapmalarıma kızıp, kendime "ne sahtekar kadınsın" diye şiir yazmışlığım bile var. Aslında, sahtekar değil, sadece yeterince büyümemiştim. Haksızlık etmiştim kendime.

 

Oysaki, İnsan halleriydi kendimde kabullenemediğim. Sanki hep iyi olacağım diye senet imzalamış, hayatı da kefil yapmıştım.  "Zorun neydi be cancağızım? Ne çok kastın kendini" diye geçmişteki kendimle ne çok dalga geçiyorum bir bilseniz. 

 

O dönemden bana kalan bir güleryüz maskem vardır. Hala refleks olarak canım sıkılınca kocaman gülümserim karşımdakine.

 

En garibi de o dönemler yaşadığım herşeyi sadece benim yaşadığımı düşünmem ve okuduğum kitaplardaki benzerlikleri kurgu sanmamdı.

 

Bu yüzdendir; şimdilerde insan hallerinin beni şaşırtanı olunca hemen Fransız yazar Monteigne'nin  Denemeleri'ni okurum.. Denemelerin ilk örneğidir ve 1580 yılında yazılmış, insanın özünü anlatan muhteşem bir eserdir. Onu okuyunca hemen kendime gelir ve "deryada bir damla olduğumu, damlanın kaygılarının zerre bile olmadığını hatırlarım." Damlaların en kocaman halinin ise bütün damlaların deneyimlerinin bir araya geldiği gün gerçek olacağını bilirim. 


Deneyimlerimizi yaşarken, hepimizin varış noktası için çabaladığımızı hatırlamamızda fayda var sanırım. 


Ve ekleyeyim, ben meleğinde, şeytanında içimizde olduğuna, hangisini beslersek onu yaşattığımıza, bu beslemelerin topyekün neticesinde cennetin de, cehennemin de bu dünyada olduğuna inanıyorum.

 

“Dilek sözü nereye bağlayacak?” diye sorgulatmış olabilirim. Korkunun kokusu olsa sanırım bu dönem dünya korku kokardı. Kitlesel depresyon, virüs kadar hızla yayılıyor. Hepimiz aynı gemideyiz. Siyaset üstü bir seyirdeyiz. Geliniz fırsat varken emsalsiz kokuları anımsayalım.

 

Fırından taze çıkmış ekmek kokusu, yağmurdan sonra toprak kokusu, taze çekilmiş kahve kokusu, yaşamın müjdecisi bebek kokusu ve doğanın armağanı çiçek kokusu...”Ne zaman dünya mis gibi kokacak?” sorusunun yanıtını kimse bilmezken, çocuklarımızın ve gençlerimizin yüreğini karartmamak için yetişkinler olarak biz kapı açalım. Gerçekçilikten uzaklaşmadan umut aşılayalım. Mümkünse korkunun kokusu yerine, çiçek koklatalım. Biz çok yorduk dünyayı.

Onların dünyayı değiştirip, dönüştürecek yolculuklarına, içimizdeki şeytanlarla engel olmayalım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.