Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

SİNOP’TAN TÜRKİYE’YE HEDİYE

Çok heyecanlı ve gururluyum bir Sinoplu olarak. Niye mi?    Sinop Helesa Geleneği; kültürel miras olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültürel Miras Listesi’ne 22 Mart 2021 tarihinde girdi. Bu bilgi UNESCO Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz tarafından duyuruldu.   Bu kıymetli haberin perde gerisini paylaşmayı bir borç biliyorum yakın tanıklarından biri olarak.. Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği Kurucusu ve Onursal Başkanı, TBMM eski başkan vekillerinden Özer Gürbüz ve belgeselleri ile altın imzalar atan yönetmen Fahri Tanır, geleneksel kültürü yaşatma adına, bugün benim köşemin, iki kahramanı.  Amaçları; sadece doğdukları topraklara, ülkeye hizmet ve kültürel miraslarımızın gelecek kuşaklara aktarılması olan erdemli iki insanın kendi sözleri ile süreci anlatmalarını istedim. Her ikisine de aynı iki soruyu sordum. Buyurunuz özveri ile yürüdükleri bu yolun hikayesini, kendi cümleleri ile benim kahramanlarımdan okuyalım.    Sinop’ta Helesa Geleneği’ni yaşatmak için yolculuğunuz nasıl başladı? ÖZER GÜRBÜZ:  Sinop Helesa Geleneği, yıllar önce Karadeniz’in azgın dalgalarından kaçarak, Sinop Limanı’na sığınan ve yiyecekleri bitince, bir sandalı süsleyip, maniler söyleyerek, Sinop mahallelerini dolaşıp, yiyecek toplayan gemicilerden kalan bir Sinop denizci geleneğidir. O yıllarda Sinop limanı, Karadeniz’in tek doğal limanıdır. Karadeniz’in azgın dalgalarında, gemiler Sinop limanına sığınırlar. O yıl, dalgalar beklenenden uzun sürer. Limana sığınan gemilerin, kumanya dedikleri yiyecekleri biter. Sinop o tarihlerde küçük bir şehirdir. Birkaç fırın ve birkaç bakkal vardır. Gemiciler çaresiz kalırlar. Felika denilen, gemilerin servis işlerinde kullandıkları  küçük bir sandalları vardır. Bu sandalı fenerler ve ışıklarla süsleyip, omuzlarına alarak, Sinop mahallelerine çıkarlar. Maniler söyleyip yiyecek toplarlar. Manileri söylemeleri de değişiktir. Kaptan başa geçer, bir gemici de mani söylemeye başlar. Bu gemiciye “sellimci” mani söylemesine de “sellim soymak” derler.  Diğer gemiciler de koro halinde katılarak, sellimciyi takip ederler.  “Bismillahtan başlayalım Ayva dalı taşlayalım Bu yıl burda kışlayalım. Helesa Yalesa. Heyamola yusa yusa hop (koro) Gemim geldi duydunuz mu? Selam verdi aldınız mı? Bu gemiyi bildiniz mi? Helesa Yalesa. Heyamola yusa yusa hop (koro)” diye diye Sinop sokaklarında yol alırlar.    Sinoplular, misafir gemicileri çok hoş karşılar, yiyecekler toplanır, ihtiyaçlar karşılanır. Dalgalar azalır ve gemiciler Sinop Limanı’ndan ayrılır. Sinoplular, gemicilerin söyledikleri manileri çok severler ve bu geleneği devam ettirirler.  Ramazan aylarındaki Helesa etkinlikleri, yıllarca sürerek, bizlerin çocukluk ve gençlik yıllarımıza kadar geldi. Bizim kuşaktan helesa etkinliklerine katılmayan, helesa heyecanını yaşamayan yoktur. O yıllarda Sinop’ta olan memur çocukları bile helesa anılarını yaşarlar. O zamanlar Sinop’ta bahçeli evler vardı. Çocuklar ellerinde fenerler ve ışıklandırılmış, tenekeden yapılmış kayıklarıyla maniler söylerler, evlerden atılan paralarını alırlardı. Bahçeler aydınlık olmadığından, evlerden atılan paralar - beze de sarılıp - ucu yakılarak ışıklandırılıp atılırdı. Son yıllarda o evler yıkılıp, apartman olunca, evlerdeki televizyon seslerinden, sokakta söylenen helesa manileri duyulmaz oldu ve Helesa geleneği yavaş yavaş kaybolur hale geldi. Amaçlarından biri de, gelenekleri yaşatmak ve gelecek kuşaklara ulaştırmak olan Hemşehrilik ve Dostluk Derneği olarak “Helesa geleneğimiz kaybolmasın” diye çalışmalara başladık. Ancak, dernekler kalıcı olmayıp, kalıcı olan belediyeler olduğundan belediyemizle görüşerek,  Helesa etkinliğimizi; Hemşerilik ve Dostluk Derneği ve Sinop Belediye Başkanlığı birlikte yapmaya karar verdik. Ve böylece, Helesa geleneğimiz, Sinop Belediyesi ve Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği birlikteliğiyle, her Ramazan ayının onbeşinden sonraki ilk Cuma akşamı yapılmaya başladı. Toplanan paralar, ilk başlangıcındaki yardım amacına uygun şekilde, Sinop Yardımseverler Derneği’ne verilerek, ihtiyaç sahiplerine ve özellikle, üniversitede okuyan çocuklarımıza burs verilmesi suretiyle kullanılmaktadır. Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği ve Sinop Belediyesi’nce yapılan Helesa etkinliklerimiz, her yıl artan bir katılım ve ilgi ile yirmi yılı aşkın bir süredir devam etmektedir. Birden fazla alanda etkin çalışmalar yapan, 1978 yılından beri fahri hemşehrimiz yönetmen Fahri Tanır, Helesa etkinliğini Unesco’ya taşıma fikrini geliştirdi. Bu fikri söylemde bırakmadı ve eyleme dönüştürdü. Yılmadan, yorulmadan yol aldı. Bu konuda ayrıntılı bir çalışmaya başladı. Azmi, sabrı ve özverisi takdire şayandır. Müjdesini 22 Mart 2021'de aldığımız yolculuğumuzun diğer yanını Fahri Tanır kardeşimin anlatımına bırakıyorum.     Bu heyecan verici yolculukta, yol arkadaşınız Fahri Tanır’dan müjdeyi aldığınız ilk andaki duygularınızı paylaşabilir misiniz? ÖZER GÜRBÜZ: Sevgili dostum, yol arkadaşım, yönetmen Fahri Tanır’ın “sana güzel bir haberim var” diyen telefondaki sesi ile 22 Mart günü müjdeyi aldım. Mutlu olmak herhalde böyle birşeydi. Yirmi yılı aşkın süredir verdiğim çaba ve varsa, yorgunluk bir anda gitmişti. Ve şuna bir kere daha inanmıştım; İnsan bir konuya inanır, çok ister ve samimi olarak çaba sarf ederse başarılı olabiliyor.   Sinop Helesa geleneğini yaşatmak için yolculuğunuz nasıl başladı?   FAHRİ TANIR: Helesa yüzyıllardan bu yana günümüze ulaşabilen Sinop’a özgü bir yardım geleneği. Türkiye’nin hiçbir yerinde bu yardım geleneğinin eşi ve benzeri yok. Bir başka deyişle somut olmayan kültürel miras olması dolayısı ile de Unesco Türkiye Milli Komisyonu’nun ilgisini çekecek bir etnolojik, yani, halk bilim malzemesi. Sinop’u 1978 yılından bu yana tanıyan bir yönetmen olarak Helesa Geleneği’nin, Türk Halk Bilimi açısından incelenmesini ve gelecek kuşaklara  yanlışsız ve doğru olarak aktarılmak için bir araştırmaya girdim. Bu çalışmama destek veren ve Helesa geleneğini yaşamış kaynak kişileri belirleyen Sinop Hemşerilik  ve Dostluk Derneği Onursal Başkanı sayın Özer Gürbüz oldu.   Beni bu konuda araştırma yapmaya, bu konuda yürümeye yönlendiren kişidir. Lisans tezi titizliği ile bu geleneksel kutlamanın nasıl oluştuğunu, geçmiş yıllardaki izlerini altı-yedi yıl araştırdım. Sinop il merkezinde bu geleneği görerek yaşayan 45 kaynak kişi ile görüştüm. Bu kaynak kişilerin en yaşlısı 1911 doğumluydu.   Ancak geleneğin daha önceki yıllardaki izlerini sürmem gerekiyordu. Geleneğin nasıl yaşatıldığına, nereden geldiğine ilişkin ne Sinop Belediyesi’nde ne de Sinop il Kültür Müdürlüğü’nde en küçük bir yazı, makale, fotoğraf, kısacası yazılı bir kaynağa rastlayamadım. Çünkü, sözlü tarih kayıt altına alınmamıştı.  Araştırmacı olarak Sinop Kütüphanesi’nde uzun süre araştırma yaptım. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya  Fakültesi’nde ve Gazi Üniversitesi Halkbilim  Bölümü’nde iz sürmeye devam ettim.   DTCF Halkbilim Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Muhtar Kutlu’dan yardım istedim yıllar önce.  Prof. Dr. Muhtar Kutlu aynı zamanda  Unesco Türkiye Milli Komisyonu üyesiydi. Prof. Dr. Muhtar Kutlu Helesa geleneğini görmüş yaşamış olan kaynak kişilerle ropörtaj yapmamı söyledi. Gazi Üniversitesi Halkbilim Başkanı                   Prof. Dr. Öcal Oğuz’dan da yardım istedim, kendisi aynı zamanda  Unesco Türkiye Milli Komisyonu başkanıydı. Bu konuda yazılmış makale, lisans tezlerini araştırdık . Helesa konusunda hiçbir ize rastlayamadık.   Prof. Dr. Öcal Oğuz, kaynak kişilerle yapacağım ropörtajları ve  hazırlayacağım belgesel filmi beklediğini belirtti. 2015 yılından başlayarak 2019 yılına kadar yapılan Helesa törenlerini kayıt altına alıp, kaynak kişilerle ropörtajlar yaptım. Çalışmamın bütün ayrıntılarını Helesa Yolculuğu’na birlikte çıktığımız sayın Özer Gürbüz’e anlattım, bıkıp, usanmadan beni dinledi. Bu yolda elbette zorluklar yaşadık ama Sayın  ÖZER Gürbüz ile birlikte asla pes etmedik. Sonuçta Sinop Milletvekili sayın Barış Karadeniz’e Unesco Türkiye  Milli Komisyon Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz’un yapılacak filmi beklediğini ,bunun son şansımız olduğunu anlattık. Ayrıca Komisyona  başvuru koşulları arasında profesyonel olarak hazırlanmış  belgesel bir filmin olması gerektiğini de vurgulamış olduk.   Sayın  Barış Karadeniz  Helesa geleneği konusunda bize destek verdi. Sayın Özer Gürbüz ağabeyimle çıktığımız Helesa yolculuğumuz Sinop’tan sonra da devam etti. Ankara’ya geldim. Film ile ilgili stüdyo çalışmaları iki hafta sürdü. 33 dakikalık film hazırdı artık.   Sinop’ta 15 kişilik bir gurupla filmin ilk gösterimi sonrası yine Ankara yolu göründü bana. 6 Ekim 2020 benim için önemli bir tarih. Bu tarihte Unesco Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal OĞUZ’u Ankara’daki Unesco Başkanlık binasında ziyaret ettim ve hazırladığım ‘Kültürel Miras Helesa’ adlı  filmi birlikte izledik. Bu geleneğinin Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanterine sokulma sürecini konuştum hocayla. Prof. Dr. Öcal Oğuz, bana 2003 tarihli Unesco Somut olmayan Kültürel Mirasın korunma sözleşmesinin içeriğinden söz edip, yapılan filmi beğendiğini söyledi. Bu Sinop için olduğu kadar benim içinde yeni bir umut ışığı oldu. ‘ Kültürel Miras Helesa’ belgeselini Unesco’ya teslim ettim.   Bu görüşmemin Unesco Türkiye Milli Komisyonu’nun internet sitesinde kayıt altında olduğunu, isteyenlerin görebileceğini de belirtmek isterim. Bu yolculuğun sonunda yine sabırla beklemek vardı. Unesco Türkiye  Milli Komisyonu’ndan gelecek değerlendirme ve Sinop Helesa Geleneğinin Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal envanterine alınmasını, sayın Özer Gürbüz’le beklemeye başladık. Sözün özü, müjdesini aldığımız, Helesa konusundaki çabalarımızı yalın bir dille aktarmaya çalıştım.    Bu müjdeyi ilk andaki duygularınızı paylaşabilir misiniz? İlk andaki duygularıma geçmeden önce, Unesco Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz ,UNESCO’nun kuruluşunun 75’nci yıldönümünde, üye ülkelerin kültürel miraslarını anlatan,  İngilizce seslendirilmiş, 5 dakikalık film hazırlanacağını ve Türkiye Kültürel Mirası filmi için yönetmenlik görevini bana verdiğini söyledi. Bende kabul ettim. 2021 YILI Ocak ayında filmi tamamlayıp, Unesco’nun merkezi olan Paris’e gönderdik. Film çok beğenilmiş. Bu da Türk yönetmen olarak gururumu okşadı açıkça. Benim büyük beklentim Helesa için gelecek haberdeydi. Unesco Türkiye Milli Komisyonuna ‘Kültürel Miras Helesa’ filmi için başvuru 6 Ekim 2020 tarihinde yapılmıştı. 22 Mart 2021 pazartesi günü, saat  12. 48 de telefonum çaldı, baktım Öcal hoca arıyor. Prof. Dr. Öcal Oğuz, bir başka ifade ile Unesco Türkiye Milli Komisyonu Başkanı telefonda “Fahri Bey sana sevindirici bir haber vereceğim. Hazırladığın Helesa filmi ile Sinop Helesa geleneği somut olmayan kültürel Miras Ulusal envanterine girdi” dedi. İlk anda şaşırdım kaldım. Özer ağabey ile çabalarımız film şeridi gözümün önünden akıp gitti. Heyecanımdan sesimi düzeltip bir kez daha sordum Öcal hocaya. ‘Somut olmayan kültürel miras ulusal envanterinde artık Helesa geleneği” diye tekrar etti. Teşekkür ile telefonu kapattığım da hocanın “Gözün aydın” sözü kulağımda yankılanıyordu. Uçuyordum sevinçten, Özer Gürbüz ağabeyi aradım aramalıydım bu sevinçli haberi verebilmek için. Telefon açtım. Unesco Türkiye Başkanı  yani profesör Öcal Oğuz beni aradı ve sevgili ağabeyimi aradım, sevincimizi paylaştık. Birlikte çıktığımız uzun ve dikenli yol, artık, dümdüz üstünde pürüz olmayan dört şeritli asfalta dönüşmüştü birdenbire. Yaptığım başvuru  tarihinden henüz 5 ay geçmişti. Bu kadar kısa bir süre içinde ulusal envantere girmesi bir milattı benim için. Ayrıca Sinop kenti için de büyük bir şans. Türkiye’de binlerce somut olmayan kültürel miras var.  Ulusal envantere girmek için bekleyen yıllarca  çaba gösteren. Sonuçta, Türkiye’de kaç şehir var bu ulusal envantere girmiş bunun hesabı yapılarak bu başarı alkışlanmalı. Umarım Özer ağabey ile yürüdüğümüz bu yol, kültürel miraslarını korumaya çalışanlara örnek ve ışık olur.      Çok değerli Fahri Tanır sizi yürekten alkışlıyorum. Canım babam, rol modelim, yaşam bilgem Özer Gürbüz, sizi de yürekten alkışlıyorum.
Ekleme Tarihi: 26 Mart 2021 - Cuma

SİNOP’TAN TÜRKİYE’YE HEDİYE

Çok heyecanlı ve gururluyum bir Sinoplu olarak. Niye mi? 

 

Sinop Helesa Geleneği; kültürel miras olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültürel Miras Listesi’ne 22 Mart 2021 tarihinde girdi. Bu bilgi UNESCO Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz tarafından duyuruldu.

 

Bu kıymetli haberin perde gerisini paylaşmayı bir borç biliyorum yakın tanıklarından biri olarak..
Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği Kurucusu ve Onursal Başkanı, TBMM eski başkan vekillerinden Özer Gürbüz ve belgeselleri ile altın imzalar atan yönetmen Fahri Tanır, geleneksel kültürü yaşatma adına, bugün benim köşemin, iki kahramanı.  Amaçları; sadece doğdukları topraklara, ülkeye hizmet ve kültürel miraslarımızın gelecek kuşaklara aktarılması olan erdemli iki insanın kendi sözleri ile süreci anlatmalarını istedim.
Her ikisine de aynı iki soruyu sordum. Buyurunuz özveri ile yürüdükleri bu yolun hikayesini, kendi cümleleri ile benim kahramanlarımdan okuyalım. 

 

Sinop’ta Helesa Geleneği’ni yaşatmak için yolculuğunuz nasıl başladı?


ÖZER GÜRBÜZ: 
Sinop Helesa Geleneği, yıllar önce Karadeniz’in azgın dalgalarından kaçarak, Sinop Limanı’na sığınan ve yiyecekleri bitince, bir sandalı süsleyip, maniler söyleyerek, Sinop mahallelerini dolaşıp, yiyecek toplayan gemicilerden kalan bir Sinop denizci geleneğidir. O yıllarda Sinop limanı, Karadeniz’in tek doğal limanıdır. Karadeniz’in azgın dalgalarında, gemiler Sinop limanına sığınırlar. O yıl, dalgalar beklenenden uzun sürer. Limana sığınan gemilerin, kumanya dedikleri yiyecekleri biter. Sinop o tarihlerde küçük bir şehirdir. Birkaç fırın ve birkaç bakkal vardır. Gemiciler çaresiz kalırlar. Felika denilen, gemilerin servis işlerinde kullandıkları  küçük bir sandalları vardır. Bu sandalı fenerler ve ışıklarla süsleyip, omuzlarına alarak, Sinop mahallelerine çıkarlar. Maniler söyleyip yiyecek toplarlar. Manileri söylemeleri de değişiktir. Kaptan başa geçer, bir gemici de mani söylemeye başlar. Bu gemiciye “sellimci” mani söylemesine de “sellim soymak” derler. 
Diğer gemiciler de koro halinde katılarak, sellimciyi takip ederler. 

“Bismillahtan başlayalım
Ayva dalı taşlayalım
Bu yıl burda kışlayalım.

Helesa Yalesa. Heyamola yusa yusa hop (koro)

Gemim geldi duydunuz mu?
Selam verdi aldınız mı?
Bu gemiyi bildiniz mi?

Helesa Yalesa. Heyamola yusa yusa hop (koro)” diye diye Sinop sokaklarında yol alırlar. 
 
Sinoplular, misafir gemicileri çok hoş karşılar, yiyecekler toplanır, ihtiyaçlar karşılanır. Dalgalar azalır ve gemiciler Sinop Limanı’ndan ayrılır.
Sinoplular, gemicilerin söyledikleri manileri çok severler ve bu geleneği devam ettirirler. 
Ramazan aylarındaki Helesa etkinlikleri, yıllarca sürerek, bizlerin çocukluk ve gençlik yıllarımıza kadar geldi. Bizim kuşaktan helesa etkinliklerine katılmayan, helesa heyecanını yaşamayan yoktur. O yıllarda Sinop’ta olan memur çocukları bile helesa anılarını yaşarlar.
O zamanlar Sinop’ta bahçeli evler vardı. Çocuklar ellerinde fenerler ve ışıklandırılmış, tenekeden yapılmış kayıklarıyla maniler söylerler, evlerden atılan paralarını alırlardı.
Bahçeler aydınlık olmadığından, evlerden atılan paralar - beze de sarılıp - ucu yakılarak ışıklandırılıp atılırdı.
Son yıllarda o evler yıkılıp, apartman olunca, evlerdeki televizyon seslerinden, sokakta söylenen helesa manileri duyulmaz oldu ve Helesa geleneği yavaş yavaş kaybolur hale geldi.
Amaçlarından biri de, gelenekleri yaşatmak ve gelecek kuşaklara ulaştırmak olan Hemşehrilik ve Dostluk Derneği olarak “Helesa geleneğimiz kaybolmasın” diye çalışmalara başladık.
Ancak, dernekler kalıcı olmayıp, kalıcı olan belediyeler olduğundan belediyemizle görüşerek,  Helesa etkinliğimizi; Hemşerilik ve Dostluk Derneği ve Sinop Belediye Başkanlığı birlikte yapmaya karar verdik.
Ve böylece, Helesa geleneğimiz, Sinop Belediyesi ve Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği birlikteliğiyle, her Ramazan ayının onbeşinden sonraki ilk Cuma akşamı yapılmaya başladı.
Toplanan paralar, ilk başlangıcındaki yardım amacına uygun şekilde, Sinop Yardımseverler Derneği’ne verilerek, ihtiyaç sahiplerine ve özellikle, üniversitede okuyan çocuklarımıza burs verilmesi suretiyle kullanılmaktadır.
Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği ve Sinop Belediyesi’nce yapılan Helesa etkinliklerimiz, her yıl artan bir katılım ve ilgi ile yirmi yılı aşkın bir süredir devam etmektedir.
Birden fazla alanda etkin çalışmalar yapan, 1978 yılından beri fahri hemşehrimiz yönetmen Fahri Tanır, Helesa etkinliğini Unesco’ya taşıma fikrini geliştirdi. Bu fikri söylemde bırakmadı ve eyleme dönüştürdü. Yılmadan, yorulmadan yol aldı. Bu konuda ayrıntılı bir çalışmaya başladı. Azmi, sabrı ve özverisi takdire şayandır.

Müjdesini 22 Mart 2021'de aldığımız yolculuğumuzun diğer yanını Fahri Tanır kardeşimin anlatımına bırakıyorum.

 

 

Bu heyecan verici yolculukta, yol arkadaşınız Fahri Tanır’dan müjdeyi aldığınız ilk andaki duygularınızı paylaşabilir misiniz?


ÖZER GÜRBÜZ:

Sevgili dostum, yol arkadaşım, yönetmen Fahri Tanır’ın “sana güzel bir haberim var” diyen telefondaki sesi ile 22 Mart günü müjdeyi aldım.
Mutlu olmak herhalde böyle birşeydi. Yirmi yılı aşkın süredir verdiğim çaba ve varsa, yorgunluk bir anda gitmişti. Ve şuna bir kere daha inanmıştım; İnsan bir konuya inanır, çok ister ve samimi olarak çaba sarf ederse başarılı olabiliyor.

 

Sinop Helesa geleneğini yaşatmak için yolculuğunuz nasıl başladı?

 

FAHRİ TANIR:

Helesa yüzyıllardan bu yana günümüze ulaşabilen Sinop’a özgü bir yardım geleneği. Türkiye’nin hiçbir yerinde bu yardım geleneğinin eşi ve benzeri yok. Bir başka deyişle somut olmayan kültürel miras olması dolayısı ile de Unesco Türkiye Milli Komisyonu’nun ilgisini çekecek bir etnolojik, yani, halk bilim malzemesi. Sinop’u 1978 yılından bu yana tanıyan bir yönetmen olarak Helesa Geleneği’nin, Türk Halk Bilimi açısından incelenmesini ve gelecek kuşaklara  yanlışsız ve doğru olarak aktarılmak için bir araştırmaya girdim. Bu çalışmama destek veren ve Helesa geleneğini yaşamış kaynak kişileri belirleyen Sinop Hemşerilik  ve Dostluk Derneği Onursal Başkanı sayın Özer Gürbüz oldu.   Beni bu konuda araştırma yapmaya, bu konuda yürümeye yönlendiren kişidir.
Lisans tezi titizliği ile bu geleneksel kutlamanın nasıl oluştuğunu, geçmiş yıllardaki izlerini altı-yedi yıl araştırdım. Sinop il merkezinde bu geleneği görerek yaşayan 45 kaynak kişi ile görüştüm. Bu kaynak kişilerin en yaşlısı 1911 doğumluydu.   Ancak geleneğin daha önceki yıllardaki izlerini sürmem gerekiyordu. Geleneğin nasıl yaşatıldığına, nereden geldiğine ilişkin ne Sinop Belediyesi’nde ne de Sinop il Kültür Müdürlüğü’nde en küçük bir yazı, makale, fotoğraf, kısacası yazılı bir kaynağa rastlayamadım. Çünkü, sözlü tarih kayıt altına alınmamıştı. 
Araştırmacı olarak Sinop Kütüphanesi’nde uzun süre araştırma yaptım. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya  Fakültesi’nde ve Gazi Üniversitesi Halkbilim  Bölümü’nde iz sürmeye devam ettim.   DTCF Halkbilim Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Muhtar Kutlu’dan yardım istedim yıllar önce.  Prof. Dr. Muhtar Kutlu aynı zamanda  Unesco Türkiye Milli Komisyonu üyesiydi. Prof. Dr. Muhtar Kutlu Helesa geleneğini görmüş yaşamış olan kaynak kişilerle ropörtaj yapmamı söyledi.
Gazi Üniversitesi Halkbilim Başkanı                   Prof. Dr. Öcal Oğuz’dan da yardım istedim, kendisi aynı zamanda  Unesco Türkiye Milli Komisyonu başkanıydı. Bu konuda yazılmış makale, lisans tezlerini araştırdık . Helesa konusunda hiçbir ize rastlayamadık.   Prof. Dr. Öcal Oğuz, kaynak kişilerle yapacağım ropörtajları ve  hazırlayacağım belgesel filmi beklediğini belirtti.
2015 yılından başlayarak 2019 yılına kadar yapılan Helesa törenlerini kayıt altına alıp, kaynak kişilerle ropörtajlar yaptım. Çalışmamın bütün ayrıntılarını Helesa Yolculuğu’na birlikte çıktığımız sayın Özer Gürbüz’e anlattım, bıkıp, usanmadan beni dinledi. Bu yolda elbette zorluklar yaşadık ama Sayın 
ÖZER Gürbüz ile birlikte asla pes etmedik. Sonuçta Sinop Milletvekili sayın Barış Karadeniz’e Unesco Türkiye  Milli Komisyon Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz’un yapılacak filmi beklediğini ,bunun son şansımız olduğunu anlattık. Ayrıca Komisyona  başvuru koşulları arasında profesyonel olarak hazırlanmış  belgesel bir filmin olması gerektiğini de vurgulamış olduk.   Sayın  Barış Karadeniz  Helesa geleneği konusunda bize destek verdi. Sayın Özer Gürbüz ağabeyimle çıktığımız Helesa yolculuğumuz Sinop’tan sonra da devam etti. Ankara’ya geldim. Film ile ilgili stüdyo çalışmaları iki hafta sürdü. 33 dakikalık film hazırdı artık.   Sinop’ta 15 kişilik bir gurupla filmin ilk gösterimi sonrası yine Ankara yolu göründü bana.
6 Ekim 2020 benim için önemli bir tarih. Bu tarihte Unesco Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal OĞUZ’u Ankara’daki Unesco Başkanlık binasında ziyaret ettim ve hazırladığım ‘Kültürel Miras Helesa’ adlı  filmi birlikte izledik. Bu geleneğinin Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanterine sokulma sürecini konuştum hocayla. Prof. Dr. Öcal Oğuz, bana 2003 tarihli Unesco Somut olmayan Kültürel Mirasın korunma sözleşmesinin içeriğinden söz edip, yapılan filmi beğendiğini söyledi. Bu Sinop için olduğu kadar benim içinde yeni bir umut ışığı oldu. ‘ Kültürel Miras Helesa’ belgeselini Unesco’ya teslim ettim.   Bu görüşmemin Unesco Türkiye Milli Komisyonu’nun internet sitesinde kayıt altında olduğunu, isteyenlerin görebileceğini de belirtmek isterim.
Bu yolculuğun sonunda yine sabırla beklemek vardı. Unesco Türkiye  Milli Komisyonu’ndan gelecek değerlendirme ve Sinop Helesa Geleneğinin Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal envanterine alınmasını, sayın Özer Gürbüz’le beklemeye başladık. Sözün özü, müjdesini aldığımız, Helesa konusundaki çabalarımızı yalın bir dille aktarmaya çalıştım. 
 

Bu müjdeyi ilk andaki duygularınızı paylaşabilir misiniz?

İlk andaki duygularıma geçmeden önce, Unesco Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz ,UNESCO’nun kuruluşunun 75’nci yıldönümünde, üye ülkelerin kültürel miraslarını anlatan,  İngilizce seslendirilmiş, 5 dakikalık film hazırlanacağını ve Türkiye Kültürel Mirası filmi için yönetmenlik görevini bana verdiğini söyledi. Bende kabul ettim. 2021 YILI Ocak ayında filmi tamamlayıp, Unesco’nun merkezi olan Paris’e gönderdik. Film çok beğenilmiş. Bu da Türk yönetmen olarak gururumu okşadı açıkça.
Benim büyük beklentim Helesa için gelecek haberdeydi. Unesco Türkiye Milli Komisyonuna ‘Kültürel Miras Helesa’ filmi için başvuru 6 Ekim 2020 tarihinde yapılmıştı. 22 Mart 2021 pazartesi günü, saat  12. 48 de telefonum çaldı, baktım Öcal hoca arıyor. Prof. Dr. Öcal Oğuz, bir başka ifade ile Unesco Türkiye Milli Komisyonu Başkanı telefonda “Fahri Bey sana sevindirici bir haber vereceğim. Hazırladığın Helesa filmi ile Sinop Helesa geleneği somut olmayan kültürel Miras Ulusal envanterine girdi” dedi. İlk anda şaşırdım kaldım. Özer ağabey ile çabalarımız film şeridi gözümün önünden akıp gitti. Heyecanımdan sesimi düzeltip bir kez daha sordum Öcal hocaya. ‘Somut olmayan kültürel miras ulusal envanterinde artık Helesa geleneği” diye tekrar etti. Teşekkür ile telefonu kapattığım da hocanın “Gözün aydın” sözü kulağımda yankılanıyordu. Uçuyordum sevinçten, Özer Gürbüz ağabeyi aradım aramalıydım bu sevinçli haberi verebilmek için. Telefon açtım. Unesco Türkiye Başkanı  yani profesör Öcal Oğuz beni aradı ve sevgili ağabeyimi aradım, sevincimizi paylaştık. Birlikte çıktığımız uzun ve dikenli yol, artık, dümdüz üstünde pürüz olmayan dört şeritli asfalta dönüşmüştü birdenbire.
Yaptığım başvuru  tarihinden henüz 5 ay geçmişti. Bu kadar kısa bir süre içinde ulusal envantere girmesi bir milattı benim için. Ayrıca Sinop kenti için de büyük bir şans. Türkiye’de binlerce somut olmayan kültürel miras var.  Ulusal envantere girmek için bekleyen yıllarca  çaba gösteren.
Sonuçta, Türkiye’de kaç şehir var bu ulusal envantere girmiş bunun hesabı yapılarak bu başarı alkışlanmalı. Umarım Özer ağabey ile yürüdüğümüz bu yol, kültürel miraslarını korumaya çalışanlara örnek ve ışık olur. 

 

 

Çok değerli Fahri Tanır sizi yürekten alkışlıyorum.

Canım babam, rol modelim, yaşam bilgem Özer Gürbüz, sizi de yürekten alkışlıyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.