Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Mustafa Özsoy
Köşe Yazarı
Mustafa Özsoy
 

Bu beni kahretti…

Kıbrıs Postası’nda başladığım ve bu gazetenin kapanması sonrasında Halkın Sesi’nde devam eden gazetecilik hayatımın 90’lı yıllarında tanıştığım Mustafa Doğrusöz, o dönem Bozkurt Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü’ydü. Ben de o dönemlerde aynı gazetenin Spor ve Magazin bölümünde çalışmaya başladım. Şu günlerde gazetelerin kapandığı gibi o dönemde de Asil Nadir’in İngiltere’deki davalarından dolayı Bozkurt Gazetesi kapandı ve ben 2000’li yıllarda Kıbrıs Gazetesi’nde Spor ve Magazin Servisi’nde çalışmaya başladım. Mustafa Doğrusöz aynı gazetede Haber Koordinatörlüğü ve köşe yazarlığı yapıyordu o yıllarda. Kısa bir süre sonra ben Spor ve Magazin Servisi’nin başına getirildim. Birlikte çalıştığımız tüm arkadaşlara adeta ders verir nitelikte öğütleriyle bir yol göstericiydi Mustafa Doğrusöz… Bu isimler şimdi gazeteciliğin ve yayın sektörünün önemli isimleri olarak karşımıza çıkıyor: Süleyman Ergüçlü, Artun Çağa, Dilek Çetereisi, Başaran Düzgün, Selim Sayarı, Ali Bizden, Omaç Başat (merhum), Songuç Kürşad, Ogün Genç Kaçmaz, Yücel Hatay, Cenk Mutluyakalı, Hasan Hastürer, Serhat İncirli, Ali Baturay ve Hüseyin Ekmekçi şu anda aklıma gelen isimler…   Gazetecilikte en önemli sorunlardan biri haberin başlığını koymaktır. Olayı anlatan kısa, fakat etkili olmalıdır başlık. Birçok defa ben yazıları bitirdikten sonra kara kara düşünürken yanımda biter ve ‘Ne düşünün be Özsoy?’ diye sorardı ve hemen başlığı tak diye söylerdi. Çok zeki, hızlı düşünebilen, yaratıcı bir zihne sahipti…   Gazetecilikte ondan çok şey öğrendiğim gibi, birçoğumuz yanında çalışanlara nasıl davranılması gerektiğini de kendisinden öğrendi. Spor ve Magazin Müdürlüğü’ne getirildiğim zaman muhabir alacağımda bana söylediği şu sözünü hiç unutmam: “Birinin yazdığı yazıya bakarak ilk cümlesinden onun gazeteci olup olmayacağını anlan.” Oğlu Mehmet Doğrusöz ile de yıllarca Spor Servisi’nde beraber çalıştık. Benim kolum kanadım gibiydi. Şu anda bir bankada şube müdürü olarak çalışan Mehmet Doğrusöz, tıpkı babası gibi gazetenin gizli kahramanlarındandı.   Size Merhum Mustafa Doğrusöz ile geçen birçok anımdan iki tanesini aktarmak isterim: 1995’teki Girne büyük yangınında, Genel Yayın Yönetmeni merhum Mehmet Ali Akpınar sorumluları toplantıya çağırdı. Ben ve Mustafa Doğrusöz Girne bölgesinde bize verilen yangın bölgemize gittiğimizde, Merhum Akpınar telsizden her 10 dakikada bir bilgi isterdi. Artık bilgi vermekten usanan Doğrusöz telsizi kapatarak bana baktı ve “Sen bir şey görmedin ve duymadın” dedi. Ardından gazeteye dönerken şunları söyledi: “Eğer her 10 dakikada bir Akpınar’a rapor verseydik bilgi toplayamayacaktık be Özsoy” ve güldük. Doğrusöz; iş disiplini olan, işini seven ve en iyi şekilde yapan biriydi, bu yüzden ona her konuda güvenim sonsuzdu.   İkinci anımız da şöyle: O zaman çok ilgi gören ‘Davulun Tokmağı’ köşesini yazdığım dönemlerde, tıkandığım zamanlar bana hep yardımcı olurdu. Bir gün yemeğe çıktık karşımızda bir adam oturuyordu bana adamı işaret ederek “Kimdir bu adam bilirmin?” diye sordu. Ben de “Yok nerden bileyim? Tanımam” dedim. Yemekten kalktıktan sonra babacan tavırlarıyla bana “Davulun Tokmağı’nda yazdığın adamdır” dedi. Yani insanları tanıştırırken bile rencide etmeden, küçük düşürmeden ve kibarca anlatırdı.   Onun benim ve bugün parmakla gösterilen birçok gazetecinin gazeteciliğimde çok önemli bir yeri vardı. Bence sadece gazetecilerin veya basın sektörünün değil farklı insanlara da ilham kaynağı olmuş ve hayatlarına dokunmuştur. Çünkü Mustafa Doğrusöz öyle bir adamdı. Onu anlamak için onunla yaşamak gerekirdi. Her kelimesinde hayata dair mevzular taşırdı. Her kelimesi bir mesajdı. Örnek karakteri, güler yüzü ve yardımsever olması onu herkesin sevmesini sağlardı. Bu ülke çok önemli bir değerini daha yitirdi sessiz sedasız.   Ben vefat edenlerin arkasından normalde yazı yazan biri değilim ama Mustafa Doğrusöz gibi bir değeri kaybetmek ve Koronavirüs salgını sebebiyle onun cenazesine gidememek beni adeta kahrettiği için duygularımı sizinle paylaşmak istedim. Bu Koronavirüs belası biter bitmez ilk işim yattığı yere gidip dua etmek olacak. O benim için bir ağabey, yol gösterici, meslektaş ve iyi bir dosttu. Işıklar içinde uyu Mustafa Doğrusöz…
Ekleme Tarihi: 26 Nisan 2020 - Pazar

Bu beni kahretti…

Kıbrıs Postası’nda başladığım ve bu gazetenin kapanması sonrasında Halkın Sesi’nde devam eden gazetecilik hayatımın 90’lı yıllarında tanıştığım Mustafa Doğrusöz, o dönem Bozkurt Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü’ydü. Ben de o dönemlerde aynı gazetenin Spor ve Magazin bölümünde çalışmaya başladım. Şu günlerde gazetelerin kapandığı gibi o dönemde de Asil Nadir’in İngiltere’deki davalarından dolayı Bozkurt Gazetesi kapandı ve ben 2000’li yıllarda Kıbrıs Gazetesi’nde Spor ve Magazin Servisi’nde çalışmaya başladım. Mustafa Doğrusöz aynı gazetede Haber Koordinatörlüğü ve köşe yazarlığı yapıyordu o yıllarda. Kısa bir süre sonra ben Spor ve Magazin Servisi’nin başına getirildim. Birlikte çalıştığımız tüm arkadaşlara adeta ders verir nitelikte öğütleriyle bir yol göstericiydi Mustafa Doğrusöz… Bu isimler şimdi gazeteciliğin ve yayın sektörünün önemli isimleri olarak karşımıza çıkıyor: Süleyman Ergüçlü, Artun Çağa, Dilek Çetereisi, Başaran Düzgün, Selim Sayarı, Ali Bizden, Omaç Başat (merhum), Songuç Kürşad, Ogün Genç Kaçmaz, Yücel Hatay, Cenk Mutluyakalı, Hasan Hastürer, Serhat İncirli, Ali Baturay ve Hüseyin Ekmekçi şu anda aklıma gelen isimler…

 

Gazetecilikte en önemli sorunlardan biri haberin başlığını koymaktır. Olayı anlatan kısa, fakat etkili olmalıdır başlık. Birçok defa ben yazıları bitirdikten sonra kara kara düşünürken yanımda biter ve ‘Ne düşünün be Özsoy?’ diye sorardı ve hemen başlığı tak diye söylerdi. Çok zeki, hızlı düşünebilen, yaratıcı bir zihne sahipti…

 

Gazetecilikte ondan çok şey öğrendiğim gibi, birçoğumuz yanında çalışanlara nasıl davranılması gerektiğini de kendisinden öğrendi. Spor ve Magazin Müdürlüğü’ne getirildiğim zaman muhabir alacağımda bana söylediği şu sözünü hiç unutmam: “Birinin yazdığı yazıya bakarak ilk cümlesinden onun gazeteci olup olmayacağını anlan.”

Oğlu Mehmet Doğrusöz ile de yıllarca Spor Servisi’nde beraber çalıştık. Benim kolum kanadım gibiydi. Şu anda bir bankada şube müdürü olarak çalışan Mehmet Doğrusöz, tıpkı babası gibi gazetenin gizli kahramanlarındandı.

 

Size Merhum Mustafa Doğrusöz ile geçen birçok anımdan iki tanesini aktarmak isterim:

1995’teki Girne büyük yangınında, Genel Yayın Yönetmeni merhum Mehmet Ali Akpınar sorumluları toplantıya çağırdı. Ben ve Mustafa Doğrusöz Girne bölgesinde bize verilen yangın bölgemize gittiğimizde, Merhum Akpınar telsizden her 10 dakikada bir bilgi isterdi. Artık bilgi vermekten usanan Doğrusöz telsizi kapatarak bana baktı ve “Sen bir şey görmedin ve duymadın” dedi. Ardından gazeteye dönerken şunları söyledi: “Eğer her 10 dakikada bir Akpınar’a rapor verseydik bilgi toplayamayacaktık be Özsoy” ve güldük. Doğrusöz; iş disiplini olan, işini seven ve en iyi şekilde yapan biriydi, bu yüzden ona her konuda güvenim sonsuzdu.

 

İkinci anımız da şöyle: O zaman çok ilgi gören ‘Davulun Tokmağı’ köşesini yazdığım dönemlerde, tıkandığım zamanlar bana hep yardımcı olurdu. Bir gün yemeğe çıktık karşımızda bir adam oturuyordu bana adamı işaret ederek “Kimdir bu adam bilirmin?” diye sordu. Ben de “Yok nerden bileyim? Tanımam” dedim. Yemekten kalktıktan sonra babacan tavırlarıyla bana “Davulun Tokmağı’nda yazdığın adamdır” dedi. Yani insanları tanıştırırken bile rencide etmeden, küçük düşürmeden ve kibarca anlatırdı.

 

Onun benim ve bugün parmakla gösterilen birçok gazetecinin gazeteciliğimde çok önemli bir yeri vardı. Bence sadece gazetecilerin veya basın sektörünün değil farklı insanlara da ilham kaynağı olmuş ve hayatlarına dokunmuştur. Çünkü Mustafa Doğrusöz öyle bir adamdı. Onu anlamak için onunla yaşamak gerekirdi. Her kelimesinde hayata dair mevzular taşırdı. Her kelimesi bir mesajdı. Örnek karakteri, güler yüzü ve yardımsever olması onu herkesin sevmesini sağlardı. Bu ülke çok önemli bir değerini daha yitirdi sessiz sedasız.

 

Ben vefat edenlerin arkasından normalde yazı yazan biri değilim ama Mustafa Doğrusöz gibi bir değeri kaybetmek ve Koronavirüs salgını sebebiyle onun cenazesine gidememek beni adeta kahrettiği için duygularımı sizinle paylaşmak istedim. Bu Koronavirüs belası biter bitmez ilk işim yattığı yere gidip dua etmek olacak. O benim için bir ağabey, yol gösterici, meslektaş ve iyi bir dosttu. Işıklar içinde uyu Mustafa Doğrusöz…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.