Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

POLİSİMİZİN YÜKÜNÜ AZALTALIM MI?

Dün “biraz susalım, düşünelim” diye çağrı yapmıştım. Bu çağrıya önce kendim uyarak, hiç konuşmadan sadece düşündüm. Bir kez daha canları elinde çok sevdiğim doktorum Gülgün Vaiz’in tabiri ile “cepheye giden” doktorundan, hemşiresine, hasta bakıcısından, hastanelerin günlük hizmetlerini sağlayan sağlık çalışanlarına minnetle.. Evimizde rahat rahat otururken, onların çabalarına teşekkür etmek için kelimelerin ne kadar yetersiz kaldığını fark ettim. Sonra, bu dönemin en büyük yükünü çeken bir başka meslek grubu geldi aklıma.. Polislerimiz.. Yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklardır, hayat kurtaranlara çok eskiden beri yaptığımız iki yüzlülük için özür dilemiştim. Okumayanlar aşağıda “diğer yazıları” bölümünde bulabilirler. Neyse, konumuza dönelim. Polislerimiz bu dönemde hayatın her alanındalar. Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü’nün “savaş psikolojisine girdik” sözünün bire bir tanığı polislerimizin canla, başla çalıştığını görüyoruz. Onlara da büyük teşekkür borcumuz var. Bu borcu onların yükünü azaltarak, ödeyebiliriz diye düşünüyorum. -Bakanlar kurulu kararlarını dikkatle okuduğumuzda marketlere, eczanelere ve bankalara gitmek için polisten izin almamız gerekmediğini görüyoruz. Lütfen bunlar için izin almaya gidip, zamanlarını çalmayalım. - Bir kısım insanımız hala durumun vahametinin farkında değil sanırım. Hala hava almak, can sıkıntılarını gidermek için en yakınlarındaki marketler yerine, bölgeleri dışındaki marketlere gidenleri duyuyoruz. Alınan tedbirler gereğince polis bu insanları sorgulamak zorunda kalıyor. Yine zamanlarını çalıyoruz, belki tam o anda iki adım ötede gerçek suçlular dolaşıyor, bunun farkında olalım. - Yine, Sayın Güngördü’nün belirttiği bir konu var. Maske ve eldiven talebinin en büyük bölümünün polisten geldiği yönünde. Demek ki polisimizin sağlık malzemesi yetersizliği var. Sayın yetkililer bu konuda gerekli tedariğin sağlanması mümkün müdür? - Karantina merkezlerinde nöbet başında, sokakta vatandaşla bire bir iletişim içinde onların da risk grubunda olduğu gerçeğini söylemek için doktor olmama gerek yok sanıyorum. Bu nedenle bir soruma cevap istiyorum, polislere düzenli aralıklarla test yapılıyor mu? Peki ya göz altına alınanlara?? - Polislerde günün sonunda, mesaileri bitince evlerine gidiyorlar. Çoğu genç, belki dirençleri yüksektir, sayın uzmanlarımız semptom göstermemeleri virüs taşımadıkları anlamına gelir mi? - Olağanüstü bir durum yaşadığımızın minnacık çocuklar bile farkında. Yetişkinlerin çocuklar ve gençler kadar korkmaları , bu süreç bitse bile ekonomik çıkmazın aşılmasının çok zaman alacağı kaygılarını taşımaları çok doğal elbette. . Sonuçta hepimiz insanız ama bu korkuları bağıra bağıra söylemek ne kadar doğru? Yazık değil mi bizden güç almaya çalışan çocuklara, gençlere.. Hele de kaynağından bilgi almadan her duyduğumuzu sosyal medyada paylaşmak!!! Bu dönemde yapılacak en büyük aymazlıklardan biri olsa gerek. Buradan konuyu yine polise bağlayacağım. Kesinliği kanıtlanmadan “polislerin test sonuçları pozitif çıktı” paylaşımlarını hatırlatmak isterim. Bu yaklaşımın halkı polisten uzaklaştıracağını hiç düşündünüz mü? - Açlık! Bir dua vardır, “Allah insanı açlıkla terbiye etmesin” diye. İçinde bulunduğumuz dönemde açlık karabasanının üzerine çöktüğü insanlar var. Birebir gördüğüm; olağanüstü dönemde olağanüstü dayanışma gösteren olağan üstü insanlar var. Yardımlarını göze soka soka değil, sessizce kimseyi rencide etmeden yapıyorlar. Açlığın insanlara neler yaptırabileceğinin sınırsız örnekleri var. Hala kusur arayanlar, hala acımasızca yargılayanlar dayanışma içindeki bu güzel insanları örnek almayı seçmek, ne hoş bir seçim olur. Artan dayanışma ve yardımlarla, yine, polisimizin yükünü azaltıp, asayiş suçları ile onları uğraştırmamış oluruz. - Polislerimiz, sizler de insansınız, bu yük sizlerin de sinirlerini bozabilir. Sizlerden de ricam özellikle bu dönemde çok zor olsa da sükunetinizi korumanız. Ben ilk günden beri bu zifiri karanlıkta başarı öyküsü yazılabilecek bir coğrafyada yaşadığımız için şükrediyorum. Prof. Dr. Füsun Yıldız’ın dediği gibi bu öykü yazılırsa kahramanı herkes olacak. Zaman kahraman arama zamanı değil. Suyun üstündeki gül yaprakları gibi süreci aşmak için canla başla çalışanlara yük olmadan yaşama zamanı. Bu dönemde zaman zaman küfürle, zaman zaman beddua ve hakaretle yorum yapanlar, demek ki bu gücü bulabilecek kadar sağlıklısınız şükredin lütfen. Günü gelince söylersiniz gözünüze batanları. Sürece katkı sağlayacak önerileri olanlar, siz sakın susmayın, yapıcı eleştirilere erken ya da geç -şu anda önemli değil-kulak verildiğini duymak hepimize iyi geliyor. Tarafsız habercilikle halkı bilgilendiren habercilerimiz sizler de sakın susmayınız. Uykusuz zamanlarınız, işinizi yaparken gösterdiğiniz özen , sağduyu çağrılarınız için teşekkür edilmesi gerekenlerin üst sıralarında yer alıyorsunuz. Sayın Başbakan, Sayın Bakanlar sizlere sağlık ve kolaylık diliyorum. Çok çalışıyorsunuz, yoruluyorsunuz, bildiğimiz ve bilmediğimiz sorunlarla uğraşıyorsunuz, işleriniz yetmez gibi vatandaşların şikayet telefonlarına yetişmeye çalışıyorsunuz gerçekten kolay gelsin. Sizlerden ricam her gün tek bir sesin süreçle ilgili net ve tutarlı açıklamalarla halkı bilgilendirmesi.. En örem verdiğim yaklaşımlarınızdan biri siyasi kimliğine bakmaksızın değerli insan kaynaklarını sürece dahil ediyor ve edecek olmanız. Bu sayede, inanınız aldığınız telefonlar, şikayetler azalacak ve değerli zamanlarınız heba edilmeyecek. Sözün özü; DAYANIŞMA ile süreci yönetenlere, sürecin içinde canla çalışanlara yük olmadan BİZ başarabiliriz.
Ekleme Tarihi: 06 Nisan 2020 - Pazartesi

POLİSİMİZİN YÜKÜNÜ AZALTALIM MI?

Dün “biraz susalım, düşünelim” diye çağrı yapmıştım. Bu çağrıya önce kendim uyarak, hiç konuşmadan sadece düşündüm. Bir kez daha canları elinde çok sevdiğim doktorum Gülgün Vaiz’in tabiri ile “cepheye giden” doktorundan, hemşiresine, hasta bakıcısından, hastanelerin günlük hizmetlerini sağlayan sağlık çalışanlarına minnetle.. Evimizde rahat rahat otururken, onların çabalarına teşekkür etmek için kelimelerin ne kadar yetersiz kaldığını fark ettim. Sonra, bu dönemin en büyük yükünü çeken bir başka meslek grubu geldi aklıma.. Polislerimiz.. Yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklardır, hayat kurtaranlara çok eskiden beri yaptığımız iki yüzlülük için özür dilemiştim. Okumayanlar aşağıda “diğer yazıları” bölümünde bulabilirler. Neyse, konumuza dönelim. Polislerimiz bu dönemde hayatın her alanındalar. Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü’nün “savaş psikolojisine girdik” sözünün bire bir tanığı polislerimizin canla, başla çalıştığını görüyoruz. Onlara da büyük teşekkür borcumuz var. Bu borcu onların yükünü azaltarak, ödeyebiliriz diye düşünüyorum. -Bakanlar kurulu kararlarını dikkatle okuduğumuzda marketlere, eczanelere ve bankalara gitmek için polisten izin almamız gerekmediğini görüyoruz. Lütfen bunlar için izin almaya gidip, zamanlarını çalmayalım. - Bir kısım insanımız hala durumun vahametinin farkında değil sanırım. Hala hava almak, can sıkıntılarını gidermek için en yakınlarındaki marketler yerine, bölgeleri dışındaki marketlere gidenleri duyuyoruz. Alınan tedbirler gereğince polis bu insanları sorgulamak zorunda kalıyor. Yine zamanlarını çalıyoruz, belki tam o anda iki adım ötede gerçek suçlular dolaşıyor, bunun farkında olalım. - Yine, Sayın Güngördü’nün belirttiği bir konu var. Maske ve eldiven talebinin en büyük bölümünün polisten geldiği yönünde. Demek ki polisimizin sağlık malzemesi yetersizliği var. Sayın yetkililer bu konuda gerekli tedariğin sağlanması mümkün müdür? - Karantina merkezlerinde nöbet başında, sokakta vatandaşla bire bir iletişim içinde onların da risk grubunda olduğu gerçeğini söylemek için doktor olmama gerek yok sanıyorum. Bu nedenle bir soruma cevap istiyorum, polislere düzenli aralıklarla test yapılıyor mu? Peki ya göz altına alınanlara?? - Polislerde günün sonunda, mesaileri bitince evlerine gidiyorlar. Çoğu genç, belki dirençleri yüksektir, sayın uzmanlarımız semptom göstermemeleri virüs taşımadıkları anlamına gelir mi? - Olağanüstü bir durum yaşadığımızın minnacık çocuklar bile farkında. Yetişkinlerin çocuklar ve gençler kadar korkmaları , bu süreç bitse bile ekonomik çıkmazın aşılmasının çok zaman alacağı kaygılarını taşımaları çok doğal elbette. . Sonuçta hepimiz insanız ama bu korkuları bağıra bağıra söylemek ne kadar doğru? Yazık değil mi bizden güç almaya çalışan çocuklara, gençlere.. Hele de kaynağından bilgi almadan her duyduğumuzu sosyal medyada paylaşmak!!! Bu dönemde yapılacak en büyük aymazlıklardan biri olsa gerek. Buradan konuyu yine polise bağlayacağım. Kesinliği kanıtlanmadan “polislerin test sonuçları pozitif çıktı” paylaşımlarını hatırlatmak isterim. Bu yaklaşımın halkı polisten uzaklaştıracağını hiç düşündünüz mü? - Açlık! Bir dua vardır, “Allah insanı açlıkla terbiye etmesin” diye. İçinde bulunduğumuz dönemde açlık karabasanının üzerine çöktüğü insanlar var. Birebir gördüğüm; olağanüstü dönemde olağanüstü dayanışma gösteren olağan üstü insanlar var. Yardımlarını göze soka soka değil, sessizce kimseyi rencide etmeden yapıyorlar. Açlığın insanlara neler yaptırabileceğinin sınırsız örnekleri var. Hala kusur arayanlar, hala acımasızca yargılayanlar dayanışma içindeki bu güzel insanları örnek almayı seçmek, ne hoş bir seçim olur. Artan dayanışma ve yardımlarla, yine, polisimizin yükünü azaltıp, asayiş suçları ile onları uğraştırmamış oluruz. - Polislerimiz, sizler de insansınız, bu yük sizlerin de sinirlerini bozabilir. Sizlerden de ricam özellikle bu dönemde çok zor olsa da sükunetinizi korumanız. Ben ilk günden beri bu zifiri karanlıkta başarı öyküsü yazılabilecek bir coğrafyada yaşadığımız için şükrediyorum. Prof. Dr. Füsun Yıldız’ın dediği gibi bu öykü yazılırsa kahramanı herkes olacak. Zaman kahraman arama zamanı değil. Suyun üstündeki gül yaprakları gibi süreci aşmak için canla başla çalışanlara yük olmadan yaşama zamanı. Bu dönemde zaman zaman küfürle, zaman zaman beddua ve hakaretle yorum yapanlar, demek ki bu gücü bulabilecek kadar sağlıklısınız şükredin lütfen. Günü gelince söylersiniz gözünüze batanları. Sürece katkı sağlayacak önerileri olanlar, siz sakın susmayın, yapıcı eleştirilere erken ya da geç -şu anda önemli değil-kulak verildiğini duymak hepimize iyi geliyor. Tarafsız habercilikle halkı bilgilendiren habercilerimiz sizler de sakın susmayınız. Uykusuz zamanlarınız, işinizi yaparken gösterdiğiniz özen , sağduyu çağrılarınız için teşekkür edilmesi gerekenlerin üst sıralarında yer alıyorsunuz. Sayın Başbakan, Sayın Bakanlar sizlere sağlık ve kolaylık diliyorum. Çok çalışıyorsunuz, yoruluyorsunuz, bildiğimiz ve bilmediğimiz sorunlarla uğraşıyorsunuz, işleriniz yetmez gibi vatandaşların şikayet telefonlarına yetişmeye çalışıyorsunuz gerçekten kolay gelsin. Sizlerden ricam her gün tek bir sesin süreçle ilgili net ve tutarlı açıklamalarla halkı bilgilendirmesi.. En örem verdiğim yaklaşımlarınızdan biri siyasi kimliğine bakmaksızın değerli insan kaynaklarını sürece dahil ediyor ve edecek olmanız. Bu sayede, inanınız aldığınız telefonlar, şikayetler azalacak ve değerli zamanlarınız heba edilmeyecek. Sözün özü; DAYANIŞMA ile süreci yönetenlere, sürecin içinde canla çalışanlara yük olmadan BİZ başarabiliriz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.