Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

1.101 GÜN ÖNCE

Sonuna kadar okuyacağınızı ümit ettiğim aşağıda yer alan yazıyı, 7 Mayıs 2017 tarihinde Facebook hesabımda paylaşmışım. O günden, bu güne 1.101 gün geçmiş. “Zaman uçarken, bazı kalıpların derin dondurucuda saklanmışçasına sabit kalması ne acı.. BAŞLIKSIZ YAZI Uzun yazacağım, kaç kişi okur bilemem ama Sayın Akıncı'nın son açıklamalarından sonra canım yazmak istedi. Türkiye'de, Gümrük Birliği öncesi ve yılan hikayesine dönen AB hikayesinin bir döneminde tanıtım ve lobi çalışmalarında aktif görev alan eski bir bürokrat olarak, hep şunları savunmuştum. - Türkiye, yıllardır bu bitmeyen yolculukta harcadığı paraları, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da eğitime, kültüre, sağlığa harcasaydı.. - AB Uyum Yasaları"nı, AB'ye girmek için değil, gereksinim olarak dönemin bakanı Kemal Derviş gelmeden çok önce çıkarsaydı.. - İnsan haklarını önceliğine alıp, düşünce ve ifade özgürlüğüne sekte vurmasaydı.. Türkiye zaten AB normlarında bir ülke olurdu. Kimse bana burada "büyük senaristler istemedi" diye dünya efsanesini mazeret olarak sunmasın lütfen.. Bu noktadan hareketle; “Kıbrıs Sorunu” olarak dillere pelesenk olmuş, hep "natamam" kalmış konuda da aynı fikirde olduğumu yazmayı da istedi canım bu gece. On beş yıldır bu adada yaşıyorum. Yıllarca “Mr. No" olarak belleklere kazılan ve Annan Planı sürecinde "İstenmeyen Adam" ilan edilen Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş"a büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Sonrasında kaç başkan ve değişmeyen sonuç.. - Sığ siyasi çekişmeler.. - Siyaset sahnesinde hep aynı yüzler.. - Her seçim sonrası harcanan yetişmiş bürokratlar.. - Tek bir makam için özlük hakları açısından birden fazla insana yapılan ödemeler.. - Küstürülen, kırılan, siyasette esas olması gerekirken heba edilen insanlar.. - Atamalarda, liyakat yerine, siyaseti esas alanlar.. - Kültür ve sanata üvey evlat muamelesi yapanlar.. - Hemen hemen her hükümetin kamuda reform sözü vermesi ve o reformun bir türlü gerçekleştirilememesi.. -Yatırımcıyı canından bezdirecek hantal bürokrasi.. Tüm bunların yerine tam tersleri olsaydı, bu ülke şimdi  AB normlarında bir ülke olurdu. Bu arada, Türkiye "KKTC'nin memur ülkesi olmasını istedi" mazeretini hiç ama hiç duymak istemem.  Yazdıklarımla örtüşmeyen siyasileri tenzih ederim. 7 Mayıs 2017 ............... BEN ARTIK BURALIYIM. 1.101 GÜN SONRA Kİ AKIBETİ MERAKTAYIM. UMARIM, 3 YIL SONRA, 2.202 GÜN ÖNCE YAZILMIŞ BİR YAZIYI TEKRAR PAYLAŞMA GEREKSİNİMİ HİSSETMEM.
Ekleme Tarihi: 12 Ocak 2021 - Salı

1.101 GÜN ÖNCE

Sonuna kadar okuyacağınızı ümit ettiğim aşağıda yer alan yazıyı, 7 Mayıs 2017 tarihinde Facebook hesabımda paylaşmışım. O günden, bu güne 1.101 gün geçmiş.

“Zaman uçarken, bazı kalıpların derin dondurucuda saklanmışçasına sabit kalması ne acı..

BAŞLIKSIZ YAZI

Uzun yazacağım, kaç kişi okur bilemem ama Sayın Akıncı'nın son açıklamalarından sonra canım yazmak istedi.

Türkiye'de, Gümrük Birliği öncesi ve yılan hikayesine dönen AB hikayesinin bir döneminde tanıtım ve lobi çalışmalarında aktif görev alan eski bir bürokrat olarak, hep şunları savunmuştum.

- Türkiye, yıllardır bu bitmeyen yolculukta harcadığı paraları, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da eğitime, kültüre, sağlığa harcasaydı..

- AB Uyum Yasaları"nı, AB'ye girmek için değil, gereksinim olarak dönemin bakanı Kemal Derviş gelmeden çok önce çıkarsaydı..

- İnsan haklarını önceliğine alıp, düşünce ve ifade özgürlüğüne sekte vurmasaydı..

Türkiye zaten AB normlarında bir ülke olurdu. Kimse bana burada "büyük senaristler istemedi" diye dünya efsanesini mazeret olarak sunmasın lütfen..

Bu noktadan hareketle; “Kıbrıs Sorunu” olarak dillere pelesenk olmuş, hep "natamam" kalmış konuda da aynı fikirde olduğumu yazmayı da istedi canım bu gece.

On beş yıldır bu adada yaşıyorum. Yıllarca “Mr. No" olarak belleklere kazılan ve Annan Planı sürecinde "İstenmeyen Adam" ilan edilen Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş"a büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Sonrasında kaç başkan ve değişmeyen sonuç..

- Sığ siyasi çekişmeler..

- Siyaset sahnesinde hep aynı yüzler..

- Her seçim sonrası harcanan yetişmiş bürokratlar..

- Tek bir makam için özlük hakları açısından birden fazla insana yapılan ödemeler..

- Küstürülen, kırılan, siyasette esas olması gerekirken heba edilen insanlar..

- Atamalarda, liyakat yerine, siyaseti esas alanlar..

- Kültür ve sanata üvey evlat muamelesi yapanlar..

- Hemen hemen her hükümetin kamuda reform sözü vermesi ve o reformun bir türlü gerçekleştirilememesi..

-Yatırımcıyı canından bezdirecek hantal bürokrasi..

Tüm bunların yerine tam tersleri olsaydı, bu ülke şimdi  AB normlarında bir ülke olurdu.

Bu arada, Türkiye "KKTC'nin memur ülkesi olmasını istedi" mazeretini hiç ama hiç duymak istemem. 
Yazdıklarımla örtüşmeyen siyasileri tenzih ederim.
7 Mayıs 2017
...............

BEN ARTIK BURALIYIM.
1.101 GÜN SONRA Kİ AKIBETİ MERAKTAYIM.
UMARIM, 3 YIL SONRA, 2.202 GÜN ÖNCE YAZILMIŞ BİR YAZIYI TEKRAR PAYLAŞMA GEREKSİNİMİ HİSSETMEM.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.