Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

BİR AYSEL MASALI

Bugün yolum Aysel abla ile kesişti. Öyle bir yaşam öyküsü dinledim ki paylaşmamak mümkün değildi. Sonuna kadar okumanız dileği ile onun hikayesini, masal tadında paylaşıyorum. Neredeyse 200 yıl önce, Sudan’dan simsiyah tenli, biri yeşil, biri mavi gözlü yakışıklı uzun iki adam Kıbrıs’a gelmişler. Bu yakışıklı uzun adamlar, süt beyazı, pamuk tenli güzeller güzeli kadınlarla evlenmişler. Sonra, bu iki uzun adam “yabancıya gitmesin” diye kuzenleri birbirleriyle evlendirmişler. Bu gelenek olmuş. Yıllar sonra Şerife ile İbrahim adlı iki kuzen evlenmiş ve ilk çocukları Aysel dünyaya gelmiş. Aysel’in 12 kardeşi daha olmuş, 9’u hayatta kalmış. Aysel’in doğduğu yıllarda Lefke’de, İngiliz İdaresi’nde yaşıyorlarmış. Aysel ilk okula giderken, yaşıtları ile birlikte İngiliz Kraliçe’sinin gönderdiği sütleri içiyor, ona teşekkür ediyormuş. Babası bakır madeni CMC’de çalışıyormuş. Aysel 13 yaşında iken, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük’ün eşi Süheyla hanımefendi, burs vermiş ve onu hemşire olması ona İngiltere yolunu açmış. Aysel o yıllarda bile çok iyi İngilizce konuşuyormuş. Baba, kız düşmüşler İngiltere yollarına, geride bol çocuklu hamile bir kadın bırakarak. Onlar, İngiltere’ye varır, varmaz, Kıbrıs’ta 1963 olayları patlak vermiş. Kim ölü, kim sağ hiç haber almadan 10 ay geçirmişler. Bu dönemde, Aysel, nenesi ve teyzesi ile kalıyormuş. Onlar, Aysel’e “oralara gidersen, kötü yola düşersin” diye eğitime yollamamışlar ve burs hakkını kullanamamış. Aradan zaman geçince annesi ve kardeşleri de İngiltere’ye gelmiş. Hemşire olma hayalleri ile yanıp, tutuşan Aysel’i, 15 yaşında, 28 yaşında genç bir adamla evlendirmişler. Aysel sürekli evde bir koku duyuyormuş ama anlamlandıramıyormuş. Bir arkadaşı sayesinde eşinin eroin bağımlısı olduğunu öğrenmiş. Evlendikten, 5 ay, 12 gün sonra 3 aylık hamile iken evini terk etmiş. Annesi ile aynı zamanda doğum yapmış. Çocuk anne Aysel “DUL” diye evden çıkarılmıyor, hem kendi kardeşlerine, hem de çocuğuna bakıyormuş. Sütü bolmuş, yeni doğan kardeşine de süt anneliği yapmış. Üç ay hiç kapı dışına çıkmadan yaşayan Aysel’e bir gün “akraba düğünümüz var, sende geliyorsun” demişler. Meğer kader ağlarını örüyormuş da Aysel’in haberi yokmuş. O düğünde, damadın yakın arkadaşı ODTÜ mezunu, elektronik mühendisi Saydam ile tanışmışlar. Aşkı tatmış bizim Aysel, hem de bu aşk karşılıklıymış. Birlikte olmaya başlamışlar. Aysel, yine hamile kalmış. Saydam sürekli Aysel’e, “Avusturalya’ya taşınalım” diyormuş, Aysel’de bunun sebebini bir türlü anlayamıyormuş. Bir gün markette yeni gelecek olan bebeği için alış veriş yaparken, merak ettiği sebebi öğrenmiş. Meğer, Saydam’ın Kıbrıs’ta nikahlı karısı varmış ve o da hamileymiş. Bunu duyunca, Aysel az kalsın markette doğuracakmış. Saydam’ın karısı ve çocuğu da İngiltere’ye gelmişler. Saydam, karısı ve çocuğu ile Turnpike Lane’de, Aysel’de Newton Green’da yaşıyormuş. Saydam, haftada bir, bazen iki Aysel’i misafir gibi ziyarete geliyormuş. Misafirlikler sonrasında Aysel iki kere daha hamile kalmış ve sağlıklı çocuklar doğurmuş. Kendi ruh sağlığı ise yerlerde geziniyormuş. Kendi kendine aldığı antidepresanlarla yaşıyormuş. Nihayet Aysel, 21 yaşına gelmiş. Bu bir milatmış. Çünkü, eski eşi Mehmet hala boşanmayı kabul etmediği için Aysel resmî olarak onun karısı olarak görünüyormuş. Yasaya göre dava açabileceği 21 yaşına girer, girmez, hemen boşanma davası açmış ve Mehmet’ten boşanmış. Sonra, İngiliz Hukuku’na göre, yaşları 1, 2 ve 3 olan üç çocuğu ile birlikte, 3 yaşındaki çocuğunun şahitliğinde Saydam ile evlenmiş. Saydam’ın ilk eşi “nikah, nikah üstüne olmaz” diye dava açmış ama nikahı İngiltere’de kıyılmadığı için davayı kazanamamış. Bu nikahtan sonra, Saydam’ın misafirliği bitmiş, Aysel ile yaşamaya başlamış. Bir türlü boşanmaya yanaşmayan ilk eşine de misafir olarak gitmeye başlamış. Aysel’in hayatının sekiz yılı bu şekilde geçmiş. 1974 yılında, Saydam Kıbrıs Barış Harekatı’na katılmak için ülkesine dönerken, boşanma davası için Aysel’e vekaletname vermiş. Aysel o davaya müdahil olarak kocasının boşanmasını sağlamış. Savaş bitince, Saydam dönmüş. Saydam döndükten sonra nikahlı tek çocuk olarak 4’üncü çocukları doğmuş. O yıllarda Aysel, evde dikiş dikip, yakındaki okula gidip, temizlik yaparak, kendi parasını kazanmaya başlamış. Bir gün yine okula temizliğe gitmiş, yanında okul müdürü varken, gözü panoya ilişmiş, gözlerine inanamamış. İlan yeni açılacak hemşirelik kursu ile ilgiliymiş. Hayaller bir adım ötede iken Saydam’ın katılmasına izin vermeyeceğini biliyormuş. Aysel bu, vazgeçer mi? “Okula temizliğe gidiyorum” diye kursa gitmiş, başarı ile tamamlamış, hemşire olmuş. Bir hastaneden kabul almış ve hemşire olarak işe başlamış. İşe başladığı gün Saydam’a anlatmış. Saydam gururla “bravo benim Aysel’ime” demiş. Aysel’in büyük çocukları, en küçük kardeşlerine bakmış, o da hayalinin işinde geceli, gündüzlü çalışmış. Bir yandan hastanede çalışırken, aklında hep çile çeken kadınlar varmış. “Ben çektim, onlar çekmesin” diye Türk Eğitim Birliği Derneği’nin önce kurucu üyesi, sonra yönetim kurulu üyesi olmuş. Bir yandan, kadın, yaşlı ve gençlik projelerinde yer alırken, bir yandan da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ülke ülke gezip, konferanslar vermiş. Türkiye, Hollanda, İsviçre, Fransa ve Almanya’da yüzlerce kadın Aysel’i dinlemiş. İngiltere’de sayısını hatırlamayacağı kadar çok Türk kadınına, araba kullanmayı ve İngilizce konuşmayı öğretmiş. Avukatı olmayan kadınların, mahkemelerde gönüllü tercümanı olmuş, davaları kazananların yüzündeki gülümseme ile huzur bulmuş. Hayat böyle akıp, giderken, 49 yaşında Aysel’in üzerine bir hasta düşmüş. Uzun süre yürüyememiş. 50 yaşında, doktorlar, engelli olduğu için Aysel’i emekliye ayırmış. Aysel’de tutmuş Saydam’ın elinden, doğduğu topraklara geri dönmüş. Dönüş öncesi onu uğurlayanların gözyaşları sel olmuş. Kıbrıs’a döndükten bir zaman sonra bir mucize daha olmuş, Saydam tutkunu olduğu içkiyi bırakmış ve Aysel için yeni bir hayat başlamış. Aysel ve Saydam birbirlerine yeniden aşık olmuşlar. Mutlu mutlu yaşamışlar. Masal tabi ki bitmedi, Aysel ve Saydam Süleyman, Karaoğlanoğlu’ndaki evlerinde gülen yüzleri ile neşe saçıyorlar. Çocukları İngiltere’de yaşıyor. 16 torun ve 6 torun çocukları var. Aysel Süleyman’ın bana anlattıkları hızlı çekim bir film gibiydi.. Anlattıklarından daha fazla anlatacakları var. Hayatı yazılası bir kadın tanıdım bugün. Cesaretine ve azmine hayran kaldım. Mücadelesinin kendisini kapanda hisseden tüm kadınlara ışık olmasını dilerim.
Ekleme Tarihi: 24 Mart 2021 - Çarşamba

BİR AYSEL MASALI

Bugün yolum Aysel abla ile kesişti.

Öyle bir yaşam öyküsü dinledim ki paylaşmamak mümkün değildi. Sonuna kadar okumanız dileği ile onun hikayesini, masal tadında paylaşıyorum.

Neredeyse 200 yıl önce, Sudan’dan simsiyah tenli, biri yeşil, biri mavi gözlü yakışıklı uzun iki adam Kıbrıs’a gelmişler. Bu yakışıklı uzun adamlar, süt beyazı, pamuk tenli güzeller güzeli kadınlarla evlenmişler. Sonra, bu iki uzun adam “yabancıya gitmesin” diye kuzenleri birbirleriyle evlendirmişler.

Bu gelenek olmuş. Yıllar sonra Şerife ile İbrahim adlı iki kuzen evlenmiş ve ilk çocukları Aysel dünyaya gelmiş. Aysel’in 12 kardeşi daha olmuş, 9’u hayatta kalmış. Aysel’in doğduğu yıllarda Lefke’de, İngiliz İdaresi’nde yaşıyorlarmış. Aysel ilk okula giderken, yaşıtları ile birlikte İngiliz Kraliçe’sinin gönderdiği sütleri içiyor, ona teşekkür ediyormuş. Babası bakır madeni CMC’de çalışıyormuş. Aysel 13 yaşında iken, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük’ün eşi Süheyla hanımefendi, burs vermiş ve onu hemşire olması ona İngiltere yolunu açmış. Aysel o yıllarda bile çok iyi İngilizce konuşuyormuş. Baba, kız düşmüşler İngiltere yollarına, geride bol çocuklu hamile bir kadın bırakarak. Onlar, İngiltere’ye varır, varmaz, Kıbrıs’ta 1963 olayları patlak vermiş. Kim ölü, kim sağ hiç haber almadan 10 ay geçirmişler.

Bu dönemde, Aysel, nenesi ve teyzesi ile kalıyormuş. Onlar, Aysel’e “oralara gidersen, kötü yola düşersin” diye eğitime yollamamışlar ve burs hakkını kullanamamış. Aradan zaman geçince annesi ve kardeşleri de İngiltere’ye gelmiş. Hemşire olma hayalleri ile yanıp, tutuşan Aysel’i, 15 yaşında, 28 yaşında genç bir adamla evlendirmişler. Aysel sürekli evde bir koku duyuyormuş ama anlamlandıramıyormuş. Bir arkadaşı sayesinde eşinin eroin bağımlısı olduğunu öğrenmiş. Evlendikten, 5 ay, 12 gün sonra 3 aylık hamile iken evini terk etmiş. Annesi ile aynı zamanda doğum yapmış. Çocuk anne Aysel “DUL” diye evden çıkarılmıyor, hem kendi kardeşlerine, hem de çocuğuna bakıyormuş. Sütü bolmuş, yeni doğan kardeşine de süt anneliği yapmış. Üç ay hiç kapı dışına çıkmadan yaşayan Aysel’e bir gün “akraba düğünümüz var, sende geliyorsun” demişler. Meğer kader ağlarını örüyormuş da Aysel’in haberi yokmuş. O düğünde, damadın yakın arkadaşı ODTÜ mezunu, elektronik mühendisi Saydam ile tanışmışlar. Aşkı tatmış bizim Aysel, hem de bu aşk karşılıklıymış. Birlikte olmaya başlamışlar. Aysel, yine hamile kalmış. Saydam sürekli Aysel’e, “Avusturalya’ya taşınalım” diyormuş, Aysel’de bunun sebebini bir türlü anlayamıyormuş. Bir gün markette yeni gelecek olan bebeği için alış veriş yaparken, merak ettiği sebebi öğrenmiş. Meğer, Saydam’ın Kıbrıs’ta nikahlı karısı varmış ve o da hamileymiş. Bunu duyunca, Aysel az kalsın markette doğuracakmış.

Saydam’ın karısı ve çocuğu da İngiltere’ye gelmişler. Saydam, karısı ve çocuğu ile Turnpike Lane’de, Aysel’de Newton Green’da yaşıyormuş. Saydam, haftada bir, bazen iki Aysel’i misafir gibi ziyarete geliyormuş. Misafirlikler sonrasında Aysel iki kere daha hamile kalmış ve sağlıklı çocuklar doğurmuş. Kendi ruh sağlığı ise yerlerde geziniyormuş. Kendi kendine aldığı antidepresanlarla yaşıyormuş. Nihayet Aysel, 21 yaşına gelmiş. Bu bir milatmış. Çünkü, eski eşi Mehmet hala boşanmayı kabul etmediği için Aysel resmî olarak onun karısı olarak görünüyormuş. Yasaya göre dava açabileceği 21 yaşına girer, girmez, hemen boşanma davası açmış ve Mehmet’ten boşanmış. Sonra, İngiliz Hukuku’na göre, yaşları 1, 2 ve 3 olan üç çocuğu ile birlikte, 3 yaşındaki çocuğunun şahitliğinde Saydam ile evlenmiş. Saydam’ın ilk eşi “nikah, nikah üstüne olmaz” diye dava açmış ama nikahı İngiltere’de kıyılmadığı için davayı kazanamamış. Bu nikahtan sonra, Saydam’ın misafirliği bitmiş, Aysel ile yaşamaya başlamış. Bir türlü boşanmaya yanaşmayan ilk eşine de misafir olarak gitmeye başlamış. Aysel’in hayatının sekiz yılı bu şekilde geçmiş.

1974 yılında, Saydam Kıbrıs Barış Harekatı’na katılmak için ülkesine dönerken, boşanma davası için Aysel’e vekaletname vermiş. Aysel o davaya müdahil olarak kocasının boşanmasını sağlamış. Savaş bitince, Saydam dönmüş. Saydam döndükten sonra nikahlı tek çocuk olarak 4’üncü çocukları doğmuş. O yıllarda Aysel, evde dikiş dikip, yakındaki okula gidip, temizlik yaparak, kendi parasını kazanmaya başlamış. Bir gün yine okula temizliğe gitmiş, yanında okul müdürü varken, gözü panoya ilişmiş, gözlerine inanamamış. İlan yeni açılacak hemşirelik kursu ile ilgiliymiş. Hayaller bir adım ötede iken Saydam’ın katılmasına izin vermeyeceğini biliyormuş. Aysel bu, vazgeçer mi? “Okula temizliğe gidiyorum” diye kursa gitmiş, başarı ile tamamlamış, hemşire olmuş. Bir hastaneden kabul almış ve hemşire olarak işe başlamış. İşe başladığı gün Saydam’a anlatmış. Saydam gururla “bravo benim Aysel’ime” demiş. Aysel’in büyük çocukları, en küçük kardeşlerine bakmış, o da hayalinin işinde geceli, gündüzlü çalışmış. Bir yandan hastanede çalışırken, aklında hep çile çeken kadınlar varmış. “Ben çektim, onlar çekmesin” diye Türk Eğitim Birliği Derneği’nin önce kurucu üyesi, sonra yönetim kurulu üyesi olmuş. Bir yandan, kadın, yaşlı ve gençlik projelerinde yer alırken, bir yandan da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ülke ülke gezip, konferanslar vermiş. Türkiye, Hollanda, İsviçre, Fransa ve Almanya’da yüzlerce kadın Aysel’i dinlemiş. İngiltere’de sayısını hatırlamayacağı kadar çok Türk kadınına, araba kullanmayı ve İngilizce konuşmayı öğretmiş. Avukatı olmayan kadınların, mahkemelerde gönüllü tercümanı olmuş, davaları kazananların yüzündeki gülümseme ile huzur bulmuş. Hayat böyle akıp, giderken, 49 yaşında Aysel’in üzerine bir hasta düşmüş. Uzun süre yürüyememiş. 50 yaşında, doktorlar, engelli olduğu için Aysel’i emekliye ayırmış. Aysel’de tutmuş Saydam’ın elinden, doğduğu topraklara geri dönmüş. Dönüş öncesi onu uğurlayanların gözyaşları sel olmuş. Kıbrıs’a döndükten bir zaman sonra bir mucize daha olmuş, Saydam tutkunu olduğu içkiyi bırakmış ve Aysel için yeni bir hayat başlamış. Aysel ve Saydam birbirlerine yeniden aşık olmuşlar. Mutlu mutlu yaşamışlar.

Masal tabi ki bitmedi, Aysel ve Saydam Süleyman, Karaoğlanoğlu’ndaki evlerinde gülen yüzleri ile neşe saçıyorlar. Çocukları İngiltere’de yaşıyor. 16 torun ve 6 torun çocukları var. Aysel Süleyman’ın bana anlattıkları hızlı çekim bir film gibiydi.. Anlattıklarından daha fazla anlatacakları var. Hayatı yazılası bir kadın tanıdım bugün. Cesaretine ve azmine hayran kaldım. Mücadelesinin kendisini kapanda hisseden tüm kadınlara ışık olmasını dilerim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.