Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

Bırakalım cennet ada beyaz kalsın

Okuduklarımdan gözlerim, duyduklarımdan kulaklarım acıyor. Seçim sadece adayların değil, seçmenin de sınavıdır.. Tıpkı hayatta olduğu gibi seçimlerde de seçtiklerimizin sonucunu yaşarız. Doğu Akdeniz Çanağı’nda, deryada bir damla adada hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemi dünya devlerinin göz bebeği, sebebi malum. Seçim süreci başladı, kıyamet senaryoları, ırkçı yaklaşımlar vs vs kendimizi kaotik ortamın göbeğinde bulduk. Seçim bitecek, ortalık yatışacak yine güllük gülistanlık ortamda yaralarımızı kabuk bağlatarak. Boyamayalım bu cenneti, kırmızıya, turuncuya, yeşile bırakalım beyaz kalsın.Bırakalım adaylar kampanyalarını yapsın, elimizdeki tek güç oyumuzu aklımıza yatan güven veren adaya kullanalım. Kampanya yapmak değil, gözlem ve analiz yapmak bizim işimiz. Bu süreç beni adaya ilk geldiğimiz yıllara götürdü. 21 Eylül 2002 ANNE BİZ NE KÖTÜLÜK YAPTIK AL BENİ BU OKULDAN Keyfimizden gelmedik. Yoldaşımın deniz kenarında nekahat dönemini geçirmesi gerekiyordu. Kıbrıs eğitim çeşitliliği sunuyordu. Huzurluydu, eski zamanların Türkiye’sinin Adile Naşit’li, Hulusi Kentmen’li Türk filmleri tadında masalımsı bir yerdi. Onun için huzuru seçtik ve geldik. Büyük oğlum Celal Can Orhan lise birde, küçük oğlum Kaan Orhan ilk okul üçte, tekne kazıntım Kayra Orhan 4,5 aylıktı. İki oğlumuzu da GAÜ’de eğitime başlattık. Referandum sürecinin başlangıç zamanlarıydı. Can sınıfında tek Türkiyeli öğrenciydi. Yaşıtlarının Can’ımın canını yakan söylemlerini burada yazmayacağım. Kaan bunları yaşamadı, çünkü onlar çocuktu. Rehber öğretmen büyük bir sorumlulukla devreye girdi. Sonuç alınamadı. Biz Can’ın kaydını Anafartalar Lisesine aldık. Çünkü orada Türkiyeli öğrenci sayısı fazlaydı. Kaan’da ağabeyi ayrılınca okuldan ayrılmak istedi ve hayatının öğretmeni Emine Karadeniz ile buluştu. Bu arada küçüğüm Kayra Orhan GAÜ’ye 2005 yılında kreşten başladı, kaos bitmişti, bu yıl inşallah liseden mezun oluyor. Ben GAÜ kreş, ilk ve orta okul, lise öğretmenlerine, yöneticilerine ve kurucusu Memduh Erdal’a müteşekkirim. Kızım her gün okula mutlu gitti ve şahane İngilizcesi var. YIl 2006 Yer KTHY KTHY’nda Basın Danışmanı ve Disiplin Kurulu üyesiyim. O dönemler KTHY yer işletme, teknik, ikram bölümlerini de bünyesinde barındırdığı için 1000’e yakın personeli ile hiç bir zaman operasyonel kar etmiyor, ancak doğru yönetilen finansal gelirleri ile çarkını rahatça döndürüyor. Sonra “Kendi havayolunu, kendi insanı yönetmeli” denildi ve yeni bir süreç başladı. Devir işlemi tamamlandı. Dönemin genel müdürü o gün istifa ederse, bir yönetim kurulu üyesi genel müdür oluyor ve Genel Kurul beklenmeden, zaman kazanılıyordu. Benden rica edildi, sağolsun kırmadı beni dönemin genel müdürü, zaten düşündüğü istifa tarihini etkene çekti. Yönetim Kurulu Üyemiz Genel Müdür oldu. Bir gün bir kaç kişi konuşuyorlar, yeni genel müdüre bir hanımefendi çalışan “ o Türkiyeli kadının hala burada ne işi var?’’ diye soruyordu. Gerisini dinlemedim. Aaa unutmamalıyım yine o döneme ait bir gazete manşeti var. “ KTHY’ndaki 3 Türkiyeli gitmediği sürece Kuzey Kıbrıs Turizmi’nin önü açılmaz. ‘’ 2007 Nisan ayında dönemin sayın genel müdürünün ricası ile 15 gün uzatarak istifamı sundum. Spoon Reklam Hizmetleri’nde Direktör oldum. KTHY’nin akıbeti hepimizce malum, rekabet süreci ve daha bir sürü şey canım milli değerimizin ve yetişmiş insan kaynaklarının hazin sonu oldu. Herkes bir tarafa dağıldı. Ben ise 6 yıl boyunca her biri alanında uzman kadro ve ortaklarımla Kuzey Kıbrıs’ta reklamcılık, halkla ilişkiler ve sosyal sorumluluk projelerinde altın imza atmaktan hep gurur duydum. DOĞDUĞUM ve DOYDUĞUM TOPRAKLARA BEN BORCUMU ÖDEDİM Aynı dili konuştuğum, aynı kültür ve değerleri paylaştığım çok kıymetli dostlarım var bu adada. O yüzden hep “ben bu dünyanın en zengin kadınıyım” derim. Biz, biziz işte. Aramızda bu mevzular geçmez. Çoğu da belki sadece bir kısmını yazdığım bu anılarımı da bilmez. Her neyse; bölünüp, parçalanmak, ötekileştirmek beyazı grileştiriyor. Sadece Kıbrıslı, Türkiyeli değil, Kıbrıs Türkü de bölünüp, parçalanıyor. İçim acıyor. Ben ve yoldaşım elimizden geldiğince bu topraklara ve insanlarına toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirmeyi amaç edindik ve reklam da yapmadık. Bir tek şeyi yazacağım, Oğlum Celal Can’a kucak açan Anafartalar Lisesi’nin, bugün dedesinin adını taşıyan bir kütüphanesi var. AB’li OLMAMAK VE TANINMAMAK BUNLAR İÇİN ENGEL Mi???? - Sağlam bir müfredat ile güçlü bir eğitim sistemi oluşturmak - İnsanların en temel ihtiyacı sağlık sistemini eksiksiz olarak sunmak - AB uyum yasalarını çıkarmak - Sürdürülebilir bir ekonomik yapı için gerekli önlemler almak - Girişimci ve yatırımcıların yollarını açacak,motive edecek teşvikler hazırlamak - İnsan sağlığını, çevreyi ve doğayı korumaya yönelik yasalar çıkarmak - Bürokraside liyakat sistemini uygulamaya koymak - Siyasette amacı ülkeye ve halka hizmet olarak belirlemek Uzun, çok uzun bir yazı oldu. Okuyabildiniz mi bilemem? Sözün özü; mazeret değil çözüm bulmak, parçalanmak değil, bütünleşmek, rengimiz ne olursa olsun ülkenin rengini beyaz bırakmak çok mu zor? Saf sevgi şifadır, sevgiyle Kalın
Ekleme Tarihi: 09 Mart 2020 - Pazartesi

Bırakalım cennet ada beyaz kalsın

Okuduklarımdan gözlerim, duyduklarımdan kulaklarım acıyor.

Seçim sadece adayların değil, seçmenin de sınavıdır.. Tıpkı hayatta olduğu gibi seçimlerde de seçtiklerimizin sonucunu yaşarız.

Doğu Akdeniz Çanağı’nda, deryada bir damla adada hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemi dünya devlerinin göz bebeği, sebebi malum.

Seçim süreci başladı, kıyamet senaryoları, ırkçı yaklaşımlar vs vs kendimizi kaotik ortamın göbeğinde bulduk. Seçim bitecek, ortalık yatışacak yine güllük gülistanlık ortamda yaralarımızı kabuk bağlatarak. Boyamayalım bu cenneti, kırmızıya, turuncuya, yeşile bırakalım beyaz kalsın.Bırakalım adaylar kampanyalarını yapsın, elimizdeki tek güç oyumuzu aklımıza yatan güven veren adaya kullanalım. Kampanya yapmak değil, gözlem ve analiz yapmak bizim işimiz. Bu süreç beni adaya ilk geldiğimiz yıllara götürdü.

21 Eylül 2002

ANNE BİZ NE KÖTÜLÜK YAPTIK AL BENİ BU OKULDAN

Keyfimizden gelmedik. Yoldaşımın deniz kenarında nekahat dönemini geçirmesi gerekiyordu. Kıbrıs eğitim çeşitliliği sunuyordu. Huzurluydu, eski zamanların Türkiye’sinin Adile Naşit’li, Hulusi Kentmen’li Türk filmleri tadında masalımsı bir yerdi. Onun için huzuru seçtik ve geldik.

Büyük oğlum Celal Can Orhan lise birde, küçük oğlum Kaan Orhan ilk okul üçte, tekne kazıntım Kayra Orhan 4,5 aylıktı.

İki oğlumuzu da GAÜ’de eğitime başlattık. Referandum sürecinin başlangıç zamanlarıydı. Can sınıfında tek Türkiyeli öğrenciydi. Yaşıtlarının Can’ımın canını yakan söylemlerini burada yazmayacağım. Kaan bunları yaşamadı, çünkü onlar çocuktu. Rehber öğretmen büyük bir sorumlulukla devreye girdi. Sonuç alınamadı. Biz Can’ın kaydını Anafartalar Lisesine aldık. Çünkü orada Türkiyeli öğrenci sayısı fazlaydı. Kaan’da ağabeyi ayrılınca okuldan ayrılmak istedi ve hayatının öğretmeni Emine Karadeniz ile buluştu. Bu arada küçüğüm Kayra Orhan GAÜ’ye 2005 yılında kreşten başladı, kaos bitmişti, bu yıl inşallah liseden mezun oluyor. Ben GAÜ kreş, ilk ve orta okul, lise öğretmenlerine, yöneticilerine ve kurucusu Memduh Erdal’a müteşekkirim. Kızım her gün okula mutlu gitti ve şahane İngilizcesi var.

YIl 2006 Yer KTHY

KTHY’nda Basın Danışmanı ve Disiplin Kurulu üyesiyim. O dönemler KTHY yer işletme, teknik, ikram bölümlerini de bünyesinde barındırdığı için 1000’e yakın personeli ile hiç bir zaman operasyonel kar etmiyor, ancak doğru yönetilen finansal gelirleri ile çarkını rahatça döndürüyor. Sonra “Kendi havayolunu, kendi insanı yönetmeli” denildi ve yeni bir süreç başladı. Devir işlemi tamamlandı. Dönemin genel müdürü o gün istifa ederse, bir yönetim kurulu üyesi genel müdür oluyor ve Genel Kurul beklenmeden, zaman kazanılıyordu. Benden rica edildi, sağolsun kırmadı beni dönemin genel müdürü, zaten düşündüğü istifa tarihini etkene çekti. Yönetim Kurulu Üyemiz Genel Müdür oldu. Bir gün bir kaç kişi konuşuyorlar, yeni genel müdüre bir hanımefendi çalışan “ o Türkiyeli kadının hala burada ne işi var?’’ diye soruyordu. Gerisini dinlemedim. Aaa unutmamalıyım yine o döneme ait bir gazete manşeti var. “ KTHY’ndaki 3 Türkiyeli gitmediği sürece Kuzey Kıbrıs Turizmi’nin önü açılmaz. ‘’ 2007 Nisan ayında dönemin sayın genel müdürünün ricası ile 15 gün uzatarak istifamı sundum. Spoon Reklam Hizmetleri’nde Direktör oldum. KTHY’nin akıbeti hepimizce malum, rekabet süreci ve daha bir sürü şey canım milli değerimizin ve yetişmiş insan kaynaklarının hazin sonu oldu. Herkes bir tarafa dağıldı. Ben ise 6 yıl boyunca her biri alanında uzman kadro ve ortaklarımla Kuzey Kıbrıs’ta reklamcılık, halkla ilişkiler ve sosyal sorumluluk projelerinde altın imza atmaktan hep gurur duydum.

DOĞDUĞUM ve DOYDUĞUM TOPRAKLARA BEN BORCUMU ÖDEDİM

Aynı dili konuştuğum, aynı kültür ve değerleri paylaştığım çok kıymetli dostlarım var bu adada. O yüzden hep “ben bu dünyanın en zengin kadınıyım” derim. Biz, biziz işte. Aramızda bu mevzular geçmez. Çoğu da belki sadece bir kısmını yazdığım bu anılarımı da bilmez.

Her neyse; bölünüp, parçalanmak, ötekileştirmek beyazı grileştiriyor. Sadece Kıbrıslı, Türkiyeli değil, Kıbrıs Türkü de bölünüp, parçalanıyor. İçim acıyor.

Ben ve yoldaşım elimizden geldiğince bu topraklara ve insanlarına toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirmeyi amaç edindik ve reklam da yapmadık.
Bir tek şeyi yazacağım, Oğlum Celal Can’a kucak açan Anafartalar Lisesi’nin, bugün dedesinin adını taşıyan bir kütüphanesi var.

AB’li OLMAMAK VE TANINMAMAK BUNLAR İÇİN ENGEL Mi????

- Sağlam bir müfredat ile güçlü bir eğitim sistemi oluşturmak
- İnsanların en temel ihtiyacı sağlık sistemini eksiksiz olarak sunmak
- AB uyum yasalarını çıkarmak
- Sürdürülebilir bir ekonomik yapı için gerekli önlemler almak
- Girişimci ve yatırımcıların yollarını açacak,motive edecek teşvikler hazırlamak
- İnsan sağlığını, çevreyi ve doğayı korumaya yönelik yasalar çıkarmak
- Bürokraside liyakat sistemini uygulamaya koymak
- Siyasette amacı ülkeye ve halka hizmet olarak belirlemek

Uzun, çok uzun bir yazı oldu. Okuyabildiniz mi bilemem?

Sözün özü; mazeret değil çözüm bulmak, parçalanmak değil, bütünleşmek, rengimiz ne olursa olsun ülkenin rengini beyaz bırakmak çok mu zor?

Saf sevgi şifadır, sevgiyle Kalın

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.