Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

“BIRAKINIZ ÖLSÜNLER” Thomas Robert Malthus

Her ne kadar ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü mezunu olsam da, kendimi ekonomist olarak ünvanlandırmadım. Çünkü, kariyer yolculuğumun sadece 1.5 yılında mesleğimi yaptım. Tazelenmeyen bilgiler zamanla hafıza kayıtlarında yerlerini başka bilgilere bırakır malum. Üniversitede çok fazla kuram, politika öğrendik. Çoğunu unutmuş olabilirim ama İngiliz ekonomist Malthus’un “bırakınız ölsünler” sloganı ile ekonomi tarihine geçen karamsar nüfus politikası beynime mıh gibi kazındı. Çünkü, bu politikayı hocamız anlattırken, hep aynı soruyu sormuştum kendime. “Acaba, Malthus varlıklı bir aile yerine, yoksul bir ailede dünyaya gelse ve yine ekonomist olsa nüfus politikasını bu şekilde mi oluştururdu? diye..” cevabını bilebilmemin imkansızlığının farkındaydım elbette. HOP salgını başladığından beri dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun tedbirlerde geç kalması sonucu; salgının ve ölümlerin vahim ölçüde artması ile “Malthus Nüfus Politikası ve meşhur “bırakınız ölsünler” sözü beynimin içinde cirit atmaya başladı Ben, Türkiye’de 80 ihtilalinin hemen sonrasında üniversiteye başlayan apolitik kuşağın bir temsilcisiyim. Bizim kuşak, saf sevginin ve çıkarsızlığın hakim olduğu bir çocukluk yaşarken, teknolojisiz ve teknolojik dönemi aklı erdiği yaşlarda yaşadı, çok sayıda olayın ya bire bir içindeydi ya da tanıklık etti. Bizden bir önceki kuşağın sağ ve sol çatışmalarında birbirlerini öldürdüklerini, ekonominin çöküş döneminde tüp ve ekmek kuyruklarını gördük, çocukluğumuzdan beri içtiğimiz kahve lüks tüketim maddesi olmuştu. Hemen ardından kimilerinin kurtuluş, kimilerinin ise en karanlık dönem olarak tanımladığı 80 darbesi geldi. 1981 yılında, darbe öncesi alınan 24 Ocak kararları ile serbest bırakılan faizlerin bir sonucu banker krizini ve aylık yüzde on beşlere varan faizin sihrine kapılan alt ve orta gelir düzeyinde ki kesimin yaşadıkları travmayı, ekonominin kendisini toparlaması için geçen yilları izledik. Darbe sonrası normalleşme sürecini, lotus kullanırken, Microsoft a geçişimizi, araba telefonu ile restoranlardan konuşanları, ardından neredeyse yarım kilo ağırlığında olan ilk cep telefonlarının şaşkınlığını da yaşadık. 1992 yılında SSCB’ndeki komünist sistemin çöküşünü, yerine kurulan 16 Cumhuriyetin yeni sürece ve liberal ekonomiye uyumlanmalarındaki sancılı dönemi , 1994, 2001 ekonomik krizlerini, çeşitli isimlerle anılan terör olaylarını, kitlesel ölümlerle sonuçlanan doğal afetleri, teknolojinin hepimizi müptela yapan icatlarını , her gün yeni bir özel gün ilan edilerek tüketim çılgınlığının teşvik edildiği bir süreçte, kitleler halinde sadece ve sadece açlıktan ölen insanları gördük. Bu süreçte bir ülkeyi ayıran duvarlar yıkılırken, bir başkasında yeni duvarlar örülüyor, onlarca soykırım yaşanıyordu. ABD’deki ikiz kuleler saldırısı da dahil Bu liste uzar gider. Her hangi bir kaynağa başvurmadan hafıza kayıt sistemimi kullanarak ard arda yazdığım tanıklıklarda elbette eksiğim vardır. Çok şey yaşadık evet ama bu kapsamda bir olayı ilk kez yaşıyoruz. Çünkü ömrümüz tarih kadar sınırsız değil. Başından beri insanlığa öğretmen olarak geldiğini düşündüğüm bu salgının, neler öğrettiğini fark etmemiz için daha zamanımız var, durum onu açık ve seçik gösteriyor. Doğa kendi sirkülasyonu içinde insanları ve insanlığı düzenlerken, insanlığın “gemisini kurtaran kaptan” “bırakınız ölsünler” deme haddi yoktur” a yürekten inanıyorum. Özellikle yetişkin insanlar olarak hepimizin, zifiri karanlıkta bile toplu iğne başı kadar ışık varsa o ışığa tutunmamız, yüzümüzü, karanlığa değil, aydınlığa dönmemiz, çoğumuzun yaşadığı kısmi akıl tutulmasının küçük çocukları ve gençliği zaten çok korktukları bu dönemde iyice paniğe sokacağını unutmamamız, sözde değil özde BİR olmamız, hedefe odaklanan okların, okun sahibine döndüğünde ki acizliklerini görerek, sosyal medyada çare üretmek yerine tarihi okuyarak, biraz sakinleşmemiz, olaylara ve insanlara baktığımız küçük pencerelerimizi genişletmemiz gerekiyor anladın mı DİLEK??? Ekonomi ve insanlık dersi verme gibi bir derdim yok. Herkes gibi benimde karışan aklımı tertiplemeye , ruh ve beden sağlığımı korumaya çalışırken, düşündüklerimi paylaşıyorum. NOT: Merak edenler, Bugünkü asgari ücretin temelini oluşturan doğal ücretin yaratıcısı olan Malthus’un, dünya nüfusunun bugünden çok az olduğu 18’ci yüzyılın başlarında ortaya koyduğu nüfus politikasını, bu politikaya getirilen eleştirileri kolaylıkla bulabilir ve okuyabilirsiniz diye burada yazmadım.
Ekleme Tarihi: 27 Mart 2020 - Cuma

“BIRAKINIZ ÖLSÜNLER” Thomas Robert Malthus

Her ne kadar ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü mezunu olsam da, kendimi ekonomist olarak ünvanlandırmadım. Çünkü, kariyer yolculuğumun sadece 1.5 yılında mesleğimi yaptım. Tazelenmeyen bilgiler zamanla hafıza kayıtlarında yerlerini başka bilgilere bırakır malum. Üniversitede çok fazla kuram, politika öğrendik. Çoğunu unutmuş olabilirim ama İngiliz ekonomist Malthus’un “bırakınız ölsünler” sloganı ile ekonomi tarihine geçen karamsar nüfus politikası beynime mıh gibi kazındı. Çünkü, bu politikayı hocamız anlattırken, hep aynı soruyu sormuştum kendime. “Acaba, Malthus varlıklı bir aile yerine, yoksul bir ailede dünyaya gelse ve yine ekonomist olsa nüfus politikasını bu şekilde mi oluştururdu? diye..” cevabını bilebilmemin imkansızlığının farkındaydım elbette. HOP salgını başladığından beri dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun tedbirlerde geç kalması sonucu; salgının ve ölümlerin vahim ölçüde artması ile “Malthus Nüfus Politikası ve meşhur “bırakınız ölsünler” sözü beynimin içinde cirit atmaya başladı Ben, Türkiye’de 80 ihtilalinin hemen sonrasında üniversiteye başlayan apolitik kuşağın bir temsilcisiyim. Bizim kuşak, saf sevginin ve çıkarsızlığın hakim olduğu bir çocukluk yaşarken, teknolojisiz ve teknolojik dönemi aklı erdiği yaşlarda yaşadı, çok sayıda olayın ya bire bir içindeydi ya da tanıklık etti. Bizden bir önceki kuşağın sağ ve sol çatışmalarında birbirlerini öldürdüklerini, ekonominin çöküş döneminde tüp ve ekmek kuyruklarını gördük, çocukluğumuzdan beri içtiğimiz kahve lüks tüketim maddesi olmuştu. Hemen ardından kimilerinin kurtuluş, kimilerinin ise en karanlık dönem olarak tanımladığı 80 darbesi geldi. 1981 yılında, darbe öncesi alınan 24 Ocak kararları ile serbest bırakılan faizlerin bir sonucu banker krizini ve aylık yüzde on beşlere varan faizin sihrine kapılan alt ve orta gelir düzeyinde ki kesimin yaşadıkları travmayı, ekonominin kendisini toparlaması için geçen yilları izledik. Darbe sonrası normalleşme sürecini, lotus kullanırken, Microsoft a geçişimizi, araba telefonu ile restoranlardan konuşanları, ardından neredeyse yarım kilo ağırlığında olan ilk cep telefonlarının şaşkınlığını da yaşadık. 1992 yılında SSCB’ndeki komünist sistemin çöküşünü, yerine kurulan 16 Cumhuriyetin yeni sürece ve liberal ekonomiye uyumlanmalarındaki sancılı dönemi , 1994, 2001 ekonomik krizlerini, çeşitli isimlerle anılan terör olaylarını, kitlesel ölümlerle sonuçlanan doğal afetleri, teknolojinin hepimizi müptela yapan icatlarını , her gün yeni bir özel gün ilan edilerek tüketim çılgınlığının teşvik edildiği bir süreçte, kitleler halinde sadece ve sadece açlıktan ölen insanları gördük. Bu süreçte bir ülkeyi ayıran duvarlar yıkılırken, bir başkasında yeni duvarlar örülüyor, onlarca soykırım yaşanıyordu. ABD’deki ikiz kuleler saldırısı da dahil Bu liste uzar gider. Her hangi bir kaynağa başvurmadan hafıza kayıt sistemimi kullanarak ard arda yazdığım tanıklıklarda elbette eksiğim vardır. Çok şey yaşadık evet ama bu kapsamda bir olayı ilk kez yaşıyoruz. Çünkü ömrümüz tarih kadar sınırsız değil. Başından beri insanlığa öğretmen olarak geldiğini düşündüğüm bu salgının, neler öğrettiğini fark etmemiz için daha zamanımız var, durum onu açık ve seçik gösteriyor. Doğa kendi sirkülasyonu içinde insanları ve insanlığı düzenlerken, insanlığın “gemisini kurtaran kaptan” “bırakınız ölsünler” deme haddi yoktur” a yürekten inanıyorum. Özellikle yetişkin insanlar olarak hepimizin, zifiri karanlıkta bile toplu iğne başı kadar ışık varsa o ışığa tutunmamız, yüzümüzü, karanlığa değil, aydınlığa dönmemiz, çoğumuzun yaşadığı kısmi akıl tutulmasının küçük çocukları ve gençliği zaten çok korktukları bu dönemde iyice paniğe sokacağını unutmamamız, sözde değil özde BİR olmamız, hedefe odaklanan okların, okun sahibine döndüğünde ki acizliklerini görerek, sosyal medyada çare üretmek yerine tarihi okuyarak, biraz sakinleşmemiz, olaylara ve insanlara baktığımız küçük pencerelerimizi genişletmemiz gerekiyor anladın mı DİLEK??? Ekonomi ve insanlık dersi verme gibi bir derdim yok. Herkes gibi benimde karışan aklımı tertiplemeye , ruh ve beden sağlığımı korumaya çalışırken, düşündüklerimi paylaşıyorum. NOT: Merak edenler, Bugünkü asgari ücretin temelini oluşturan doğal ücretin yaratıcısı olan Malthus’un, dünya nüfusunun bugünden çok az olduğu 18’ci yüzyılın başlarında ortaya koyduğu nüfus politikasını, bu politikaya getirilen eleştirileri kolaylıkla bulabilir ve okuyabilirsiniz diye burada yazmadım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.