Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

‘BU ROL SENİN’

Kuzey Kıbrıs’ta, TMC’nin TRT için hazırladığı’ ‘Bir zamanlar Kıbrıs’ adlı dizi çekimlerine başlanması, pandeminin gölgesindeki depresif gündemde taze bir soluk aldırdı. Çekimlerin başlaması ile gençlerin önemli bir kesiminin içten içe kurduğu oyunculuk hayalleri, bu kez bir umut olarak şekil değiştirdi. ‘Yolda yürürken, keşfedildi’ gibi bir kaç örneğin şehir efsanesine dönüşerek, yaygınlaştırılması ise hem dizilerle hem de oyunculukla ilgili aklımda gezinen soruları tetikledi. Hal böyle olunca bir bilene, bu alana emek verene sorayım istedim. Bugün köşemin konuğu 7’nci baskısı çıkan ‘Bu Rol Senin’ kitabının yazarı ve 2017 yılında Amerikan Film Akademisi’nin üyesi olmak üzere Oscar Akademi’ye seçilen Cast Direktörü Harika Uygur. Harika Uygur’a ayırdığı zaman için teşekkürlerimle başlayalım;   Türk dizilerinin geldiği noktayı ve dünyanın pek çok ülkesinde yoğun olarak izleniyor olmasını değerlendirebilir misiniz?   Tüm dünya da senaryo sıkıntısı yaşanıyor, yeni fikirler aranıyor. Dolayısıyla aynı şeyleri seyretmekten bıkan seyirci yeni bakış açılarına hevesleniyor. Bizim coğrafyamız, bizim kültürümüz onlara renkli geliyor. Nasıl biz uzun yıllar Brezilya dizileri izlediysek şimdi ibre bizim topraklarımıza döndü. Biz de, bizi de tüketene kadar bu ilgi devam edecek. Ayrıca kendi mesleğim açısından bakar isem bizdeki oyunculuklar gelişmeye başladıkça, oyuncularımız kurban yerine kahramanı oynamayı öğrendikleri sürece dizilerimize olan ilgi artacaktır.   Dizi senaryolarında genellikle entrika, dram, çıkar sistemini destekleyici olumsuz insani özellikler çokça yer alıyor. Bu tarz diziler de geniş bir kitle tarafından izleniyor. Bu konuda da değerlendirme yapabilir misiniz?   Hayat. Herkes aslında kendi hayatından bir parça görüyor. Dizinin kahramanlarını kendileri ile özdeşleştiriyorlar. Aslında sosyologlara sormak gerekir; Acaba çok mu  kötüye gidiyor insani değerlerimiz? En sonunda bu kadar entrika dram ve çıkar sisteminden sonra her zaman iyilerin kazandığı bir dünya var. Merak edilen ise iyilerin nasıl kazandığı.   Yine uzun yıllardır, mafya, aşiret konulu, silahların, şiddetin bolca kullanıldığı diziler yoğun ilgi görüyor. Bir kısım gençlerin, senaryolarda sevilen bir karaktere dönüşen mafya babalarının adeta rol model aldıklarını, mazlum olarak gizledikleri kesim adına yasadışı adalet sağlama girişimlerini bolca görmekteyiz. Bu tarz dizlerde zihniyet değişimine ihtiyaç olduğu düşünceme katılır mısınız?   Kesinlikle.  Bir anım var hatta, kuzenim çok gençti ve lisedeydi Kurtlar Vadisi dizisi oynadığında. Okulu bıraktı ve eve gelmez oldu. Giyimi takım elbiseye döndü o yaşta. Sonra ben olaya el attığımda o diziye özendiğini ve o özenle bir takım derneklere üye olduğunu, bir takım insanlara abi diye seslendiğini farkettim. Tek çözüm de askerliğini erken yapmasını sağlamak oldu. Askerliğe gitti, etki bitti.  Herkes için aynı süreç olmayabilir, herkes bu kadar şanslı olmayabilir. Bir çok genç  her şey dizilerdeki gibi olacağını zannederek yanlış yola düşebilir. Burada süreç nasıl yönetilir bilmiyorum ama kendi adıma bu tür dizilerin biraz daha gerçekliği yansıtmaları gerektiğini düşünüyorum. Eğer bizim bilmediğimiz bir gerçeklik var ise bilmemek tercihim.   Dizi sayılarında ve izlenme oranındaki artışa paralel oyuncuların magazine yansıyan şaşalı görüntüleri pek çok gencin oyuncu olma isteğini artırıyor. Onlara neler söylemek istersiniz?   Ah gençler! Gençlere tek tavsiyem hiç bir şey kısa ve kolay yoldan olmuyor, olduğu görüntüsü ve hikayeleri inanın magazinin bir parçası. Tek gerçeklik var; Eğitim. Eğitim konusuna mutlaka itibar göstermeli ve oyunculuğun salt eğitimle değil aynı zamanda yetenekle de ilgili olduğunu bilmeliler. Oyunculuk bir hobi değil, oyunculuk bir meslek. Tıpkı doktorluk, avukatlık gibi. Sete giderek oyuncu olacağını sanmak , hastaneye giderek doktor olacağını sanmak ile aynı.  Oyunculukta eğitim bitmez ve şart.   Doğal oyunculuk çokça konuşulur ve yazılır olduğundan beri oyunculuğun çok kolay olduğu yönünde bir algı geliştiğini gözlemliyorum. Oyunculuk bu kesimin algıladığı kadar kolay bir iş midir?   Elbette değil, çok birikim, donanım gerektirir. Karakteri yaratmayı bilmeden ne kadar doğal olabilirsin. İster istemez taklide düşersin. Kaçınılmaz.   Pek çok sorumun yanıtını, sorduğum diğer sorulara verdiğiniz yanıtlardan aldım. Heves değil ideal olarak oyuncu olmak isteyen gençlere, alanında uzman, konusunda deneyimli biri olarak önerileriniz neler olur.   Mutlaka çok okusunlar, çok dünyayı anlasınlar, kendilerini tanımak için meditasyon yapsınlar. Çünkü aslında oynayacakları her karakter kendi içlerinde. 7. Baskıya giren kitabım “ Bu Rol Senin”de detaylı herşeyi anlattım. Oyunculuk kocaman bir serüven ve bu serüven bitmez son nefese kadar.   Oyunculuğa dair her şey diyerek adını BU ROL SENİN koyduğunuz kitabı ilgi ile pek çok şey öğrenerek okudum. Kitabınızı yazarken motivasyon kaynağınız neydi? Okuyanların geri dönüşlerini de ayrıca merak ediyorum.   Bu rol senin Zeynep Özbatur Atakan'ın kurduğu yapımlab atölyesinde verdiğim. ‘Oyuncu Seçimi Sırları’ adlı workshop ile başladı. Beni  bu konuda teşvik eden ve ilham olan Zeynep'e minnettarım. Düzenli verdiğim bu workshoplar sırasında oyuncuların ne kadar çok konudan habersiz olduklarını, öğrenmeye aç olanların öğrenmek için kaynaklarının olmadığını farkettim. Dünyada oyunculara yönelik bir çok kitap var iken Türkçe yoktu.  Önce derslerde öğretirken öğrendiklerimi not almaya başladım. Sonrasında birçok örnek kaynak okudum ve kendi yol haritamı belirledim. 7 yılımı aldı yazmak ve  sonunda en son aldığım Chubbuck Metodu eğitmenlik eğitiminde öğrendiklerimi de katarak ortaya kitap çıktı. Simdi 7. baskısı yayına çıktı. İlgiden memnunum. Okuyanların çoğu başucu kaynağı olduğunu söylüyor  ve tekrar tekrar okuduklarını, her deneme  çekimi öncesi mutlaka bir kez daha okudukları bölümler olduğunu iletiyorlar.   Kitabınızda sıklıkla meditasyon yapmanın yararına dikkat çekiyorsunuz. Bu konuda, tüm okurlarımıza bir mesaj verebilir misiniz?   Bir karaktere anlayabilmenin, odaklanabilmenin, empati kurabilmenin yolu kendini tanımaktan geçiyor. Stella Adler der ki, "İçimizde 200’den fazla karakter yatmaktadır" diğer bir yandan Michael Danner  herşeyi biriktirdiğimiz karın bölgesine yani travmalarımızın biriktiği bölgeye (3. çakraya denk gelir ve denge merkezimizdir)  "golden box" adını vermiştir . Ivana Chubbuck da oyunculuk travmalardan beslenir der. işte bütün bu keşifler için önce kendini tanımanın tek bir yolu var; Meditasyon yapmak. Meditasyon oyunculuğun tek pratiği ve şart.   Harika Uygur kimdir?   Harika Uygur İstanbul'da doğdu. Okul yıllarının sonlarında uzun yıllar Osman F. Seden'in yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Sektörün en önemli şirketlerinden olan IFR'ye 1994 yılında katıldı. Ezel Akay'ın yönetmen yardımcılığından sonra 1997 yılında casting direktör olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Seattle Broadway Hall'de 'How to Agency Your Agency' adlı workshop çalışmasına ve Northwest Photography Center 'Black and White' fotoğraf kursuna katıldı. 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp kendi adına casting direktörlük şirketini kurdu. 2009 yılında European Film Promotion'a (EFP) bağlı Uluslararası Cast Direktörleri Birliği'ne (ICDN) katıldı. 2012 yılında Türsak Vakfı üyesi oldu. Yine aynı yıl merkezi USA’da bulunan dünyanın en büyük Cast Direktörleri birliği olan CSA’dan davet alarak ilk uluslararası üyelerinden biri oldu. Dört dönem "Yekta Kopan ile Okumak ve Yazmak" isimli workshop'a katılarak yazma sürecine girdi. Bu sürecin sonunda kolektif olarak bir proje hazırladılar. Bu proje “İPEKLİ MENDİL” isimli öykü sözlüğüne dönüştü ve 2014 yılının Aralık ayında Can Yayınları’ndan yayınlandı. Yine Yekta Kopan’ın “Fil Mezarlığı” adlı hikayesinden yola çıkarak bir kısa film yönetti. Kısa filmiyle Cannes Film Festivali Kısa Film Köşesi'ne katıldı. Çalışmalarına katkı sağlayacağını düşündüğü her dalda eğitimlerine devam etti ve Louisa Hay’in “Hayatını İyileştir” workshop lideri oldu. Kendi birikimlerinden yola çıkarak 2011 yılından beri "Bu Rol Senin" adı altında düzenli olarak workshop ve seminerler vererek oyuncu seçiminin sırlarını anlatmaktadır. 2016 yılının Mayıs ayında, verdiği workshopla aynı ismi taşıyan “Bu Rol Senin” Destek Yayınları'ndan yayımlandı. Yine 2016 yılında Amerika oyunculuk dalında en çok kullanılan metod olan “Chubbuck Metodu”nu kurucusu Ivana Chubbuck ile çalışarak bu metodu öğretme belgesini aldı. 2017 yılında Amerikan Film Akademisinin üyesi olarak Oscar Akademiye seçildi. Yine aynı yıl Locarno Film Festivali'nde En İyi Casting Direktör ödülünün sahibi oldu. 2020 yılında European Film Academy üyesi oldu. Halen bir çok sinema filmi, TV dizisi ve reklam filminin  cast çalışmalarını yürütmekle beraber, eğitim ve seminerler vermektedir.
Ekleme Tarihi: 15 Şubat 2021 - Pazartesi

‘BU ROL SENİN’

Kuzey Kıbrıs’ta, TMC’nin TRT için hazırladığı’ ‘Bir zamanlar Kıbrıs’ adlı dizi çekimlerine başlanması, pandeminin gölgesindeki depresif gündemde taze bir soluk aldırdı.

Çekimlerin başlaması ile gençlerin önemli bir kesiminin içten içe kurduğu oyunculuk hayalleri, bu kez bir umut olarak şekil değiştirdi.

‘Yolda yürürken, keşfedildi’ gibi bir kaç örneğin şehir efsanesine dönüşerek, yaygınlaştırılması ise hem dizilerle hem de oyunculukla ilgili aklımda gezinen soruları tetikledi.

Hal böyle olunca bir bilene, bu alana emek verene sorayım istedim. Bugün köşemin konuğu 7’nci baskısı çıkan ‘Bu Rol Senin’ kitabının yazarı ve 2017 yılında Amerikan Film Akademisi’nin üyesi olmak üzere Oscar Akademi’ye seçilen Cast Direktörü Harika Uygur. Harika Uygur’a ayırdığı zaman için teşekkürlerimle başlayalım;

 

Türk dizilerinin geldiği noktayı ve dünyanın pek çok ülkesinde yoğun olarak izleniyor olmasını değerlendirebilir misiniz?

 

Tüm dünya da senaryo sıkıntısı yaşanıyor, yeni fikirler aranıyor. Dolayısıyla aynı şeyleri seyretmekten bıkan seyirci yeni bakış açılarına hevesleniyor. Bizim coğrafyamız, bizim kültürümüz onlara renkli geliyor. Nasıl biz uzun yıllar Brezilya dizileri izlediysek şimdi ibre bizim topraklarımıza döndü. Biz de, bizi de tüketene kadar bu ilgi devam edecek. Ayrıca kendi mesleğim açısından bakar isem bizdeki oyunculuklar gelişmeye başladıkça, oyuncularımız kurban yerine kahramanı oynamayı öğrendikleri sürece dizilerimize olan ilgi artacaktır.

 

Dizi senaryolarında genellikle entrika, dram, çıkar sistemini destekleyici olumsuz insani özellikler çokça yer alıyor. Bu tarz diziler de geniş bir kitle tarafından izleniyor. Bu konuda da değerlendirme yapabilir misiniz?

 

Hayat. Herkes aslında kendi hayatından bir parça görüyor. Dizinin kahramanlarını kendileri ile özdeşleştiriyorlar. Aslında sosyologlara sormak gerekir; Acaba çok mu  kötüye gidiyor insani değerlerimiz? En sonunda bu kadar entrika dram ve çıkar sisteminden sonra her zaman iyilerin kazandığı bir dünya var. Merak edilen ise iyilerin nasıl kazandığı.

 

Yine uzun yıllardır, mafya, aşiret konulu, silahların, şiddetin bolca kullanıldığı diziler yoğun ilgi görüyor. Bir kısım gençlerin, senaryolarda sevilen bir karaktere dönüşen mafya babalarının adeta rol model aldıklarını, mazlum olarak gizledikleri kesim adına yasadışı adalet sağlama girişimlerini bolca görmekteyiz. Bu tarz dizlerde zihniyet değişimine ihtiyaç olduğu düşünceme katılır mısınız?

 

Kesinlikle.  Bir anım var hatta, kuzenim çok gençti ve lisedeydi Kurtlar Vadisi dizisi oynadığında. Okulu bıraktı ve eve gelmez oldu. Giyimi takım elbiseye döndü o yaşta. Sonra ben olaya el attığımda o diziye özendiğini ve o özenle bir takım derneklere üye olduğunu, bir takım insanlara abi diye seslendiğini farkettim. Tek çözüm de askerliğini erken yapmasını sağlamak oldu. Askerliğe gitti, etki bitti.  Herkes için aynı süreç olmayabilir, herkes bu kadar şanslı olmayabilir. Bir çok genç  her şey dizilerdeki gibi olacağını zannederek yanlış yola düşebilir. Burada süreç nasıl yönetilir bilmiyorum ama kendi adıma bu tür dizilerin biraz daha gerçekliği yansıtmaları gerektiğini düşünüyorum. Eğer bizim bilmediğimiz bir gerçeklik var ise bilmemek tercihim.

 

Dizi sayılarında ve izlenme oranındaki artışa paralel oyuncuların magazine yansıyan şaşalı görüntüleri pek çok gencin oyuncu olma isteğini artırıyor. Onlara neler söylemek istersiniz?

 

Ah gençler! Gençlere tek tavsiyem hiç bir şey kısa ve kolay yoldan olmuyor, olduğu görüntüsü ve hikayeleri inanın magazinin bir parçası. Tek gerçeklik var; Eğitim. Eğitim konusuna mutlaka itibar göstermeli ve oyunculuğun salt eğitimle değil aynı zamanda yetenekle de ilgili olduğunu bilmeliler. Oyunculuk bir hobi değil, oyunculuk bir meslek. Tıpkı doktorluk, avukatlık gibi. Sete giderek oyuncu olacağını sanmak , hastaneye giderek doktor olacağını sanmak ile aynı.  Oyunculukta eğitim bitmez ve şart.

 

Doğal oyunculuk çokça konuşulur ve yazılır olduğundan beri oyunculuğun çok kolay olduğu yönünde bir algı geliştiğini gözlemliyorum. Oyunculuk bu kesimin algıladığı kadar kolay bir iş midir?

 

Elbette değil, çok birikim, donanım gerektirir. Karakteri yaratmayı bilmeden ne kadar doğal olabilirsin. İster istemez taklide düşersin. Kaçınılmaz.

 

Pek çok sorumun yanıtını, sorduğum diğer sorulara verdiğiniz yanıtlardan aldım. Heves değil ideal olarak oyuncu olmak isteyen gençlere, alanında uzman, konusunda deneyimli biri olarak önerileriniz neler olur.

 

Mutlaka çok okusunlar, çok dünyayı anlasınlar, kendilerini tanımak için meditasyon yapsınlar. Çünkü aslında oynayacakları her karakter kendi içlerinde. 7. Baskıya giren kitabım “ Bu Rol Senin”de detaylı herşeyi anlattım. Oyunculuk kocaman bir serüven ve bu serüven bitmez son nefese kadar.

 

Oyunculuğa dair her şey diyerek adını BU ROL SENİN koyduğunuz kitabı ilgi ile pek çok şey öğrenerek okudum. Kitabınızı yazarken motivasyon kaynağınız neydi? Okuyanların geri dönüşlerini de ayrıca merak ediyorum.

 

Bu rol senin Zeynep Özbatur Atakan'ın kurduğu yapımlab atölyesinde verdiğim. ‘Oyuncu Seçimi Sırları’ adlı workshop ile başladı. Beni  bu konuda teşvik eden ve ilham olan Zeynep'e minnettarım. Düzenli verdiğim bu workshoplar sırasında oyuncuların ne kadar çok konudan habersiz olduklarını, öğrenmeye aç olanların öğrenmek için kaynaklarının olmadığını farkettim. Dünyada oyunculara yönelik bir çok kitap var iken Türkçe yoktu.  Önce derslerde öğretirken öğrendiklerimi not almaya başladım. Sonrasında birçok örnek kaynak okudum ve kendi yol haritamı belirledim. 7 yılımı aldı yazmak ve  sonunda en son aldığım Chubbuck Metodu eğitmenlik eğitiminde öğrendiklerimi de katarak ortaya kitap çıktı. Simdi 7. baskısı yayına çıktı. İlgiden memnunum. Okuyanların çoğu başucu kaynağı olduğunu söylüyor  ve tekrar tekrar okuduklarını, her deneme  çekimi öncesi mutlaka bir kez daha okudukları bölümler olduğunu iletiyorlar.

 

Kitabınızda sıklıkla meditasyon yapmanın yararına dikkat çekiyorsunuz. Bu konuda, tüm okurlarımıza bir mesaj verebilir misiniz?

 

Bir karaktere anlayabilmenin, odaklanabilmenin, empati kurabilmenin yolu kendini tanımaktan geçiyor. Stella Adler der ki, "İçimizde 200’den fazla karakter yatmaktadır" diğer bir yandan Michael Danner  herşeyi biriktirdiğimiz karın bölgesine yani travmalarımızın biriktiği bölgeye (3. çakraya denk gelir ve denge merkezimizdir)  "golden box" adını vermiştir . Ivana Chubbuck da oyunculuk travmalardan beslenir der. işte bütün bu keşifler için önce kendini tanımanın tek bir yolu var; Meditasyon yapmak. Meditasyon oyunculuğun tek pratiği ve şart.

 

Harika Uygur kimdir?

 

Harika Uygur İstanbul'da doğdu. Okul yıllarının sonlarında uzun yıllar Osman F. Seden'in yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Sektörün en önemli şirketlerinden olan IFR'ye 1994 yılında katıldı. Ezel Akay'ın yönetmen yardımcılığından sonra 1997 yılında casting direktör olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Seattle Broadway Hall'de 'How to Agency Your Agency' adlı workshop çalışmasına ve Northwest Photography Center 'Black and White' fotoğraf kursuna katıldı. 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp kendi adına casting direktörlük şirketini kurdu. 2009 yılında European Film Promotion'a (EFP) bağlı Uluslararası Cast Direktörleri Birliği'ne (ICDN) katıldı. 2012 yılında Türsak Vakfı üyesi oldu. Yine aynı yıl merkezi USA’da bulunan dünyanın en büyük Cast Direktörleri birliği olan CSA’dan davet alarak ilk uluslararası üyelerinden biri oldu. Dört dönem "Yekta Kopan ile Okumak ve Yazmak" isimli workshop'a katılarak yazma sürecine girdi. Bu sürecin sonunda kolektif olarak bir proje hazırladılar. Bu proje “İPEKLİ MENDİL” isimli öykü sözlüğüne dönüştü ve 2014 yılının Aralık ayında Can Yayınları’ndan yayınlandı. Yine Yekta Kopan’ın “Fil Mezarlığı” adlı hikayesinden yola çıkarak bir kısa film yönetti. Kısa filmiyle Cannes Film Festivali Kısa Film Köşesi'ne katıldı.

Çalışmalarına katkı sağlayacağını düşündüğü her dalda eğitimlerine devam etti ve Louisa Hay’in “Hayatını İyileştir” workshop lideri oldu.

Kendi birikimlerinden yola çıkarak 2011 yılından beri "Bu Rol Senin" adı altında düzenli olarak workshop ve seminerler vererek oyuncu seçiminin sırlarını anlatmaktadır. 2016 yılının Mayıs ayında, verdiği workshopla aynı ismi taşıyan “Bu Rol Senin” Destek Yayınları'ndan yayımlandı.

Yine 2016 yılında Amerika oyunculuk dalında en çok kullanılan metod olan “Chubbuck Metodu”nu kurucusu Ivana Chubbuck ile çalışarak bu metodu öğretme belgesini aldı.

2017 yılında Amerikan Film Akademisinin üyesi olarak Oscar Akademiye seçildi. Yine aynı yıl Locarno Film Festivali'nde En İyi Casting Direktör ödülünün sahibi oldu.

2020 yılında European Film Academy üyesi oldu.

Halen bir çok sinema filmi, TV dizisi ve reklam filminin  cast çalışmalarını yürütmekle beraber, eğitim ve seminerler vermektedir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.