Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

GEÇ KALMADAN

Geç kalmadan. Bu gerçekle ilk yüzleştiğim tarih 17 Nisan 1993 ve merhum Turgut Özal’ın ölüm tarihidir. O dönem rahmetlinin Cumhurbaşkanlığı yaptığı ve en çok eleştirildiği dönemdir. Ölüm haberinin duyulması üzerine, TRT ve sınırlı sayıdaki özel kanallar, 8. Cumhurbaşkanı merhum Özal’ı seven ve sevmediğini düşündüğümüz insanlarla dolup, taşıyordu. Herkes ne kadar iyi bir insan olduğunu, kendilerine yaptığı iyilikleri, vizyonunu, çalışkanlığını ağlayarak kameralara anlatıyordu. 30 yaşımdaydım, kendi kendime “yaşarken, söyleseydiniz de kendisinin de haberi olsaydı.” diye söylendim. Bu olayın üzerinden tam 20 yıl geçtikten sonra Kanal T’de yeni bir programa başlayacağım. Aklımda geçmişten kalan bu anılar geziniyor. Kanal’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Tatar ile programı konuşuyoruz. Adı “Geç Kalmadan” içerik; “konuğumuzun şimdi ölüm haberini alsanız, hakkında neler söylerdiniz?” sorusunu yakınlarına, küs olduklarına, kendisini hiç sevmediği algısı yaratan insanlara soruyorum. Aldığım cevaplarla hazırlanan VTR yi konuğumla birlikte izliyorum. Böylece insanlar haklarında söylenen iyi şeyleri, aslında sevildiğini ölmeden önce öğreniyor. Bir anlamda ölmeden cenaze törenini izliyor. Sonra bütün VTR’si çekilen insanlar stüdyoda toplanıyor, konuk yeniden doğuyor, bambaşka bir farkındalıkla.. İlk konuk, 2009 yılındaki seçimlerden sonra kurulan ikinci hükümetin başbakanı merhum İrsen Küçük olacak. (Sayın Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinden ve Sayın Ertuğruloğlu’nun partiden ihraç edilmesinden sonra milletvekili sayısı 24 olduğu için azınlık hükümeti olarak kurulmuştur) Allah’tan rahmet dilediğim İrsen Küçük Amerika’da ve biz Cumhuriyet Meclisi’nde VTR için çekimlere başlıyoruz. VTR çekimin ilk konuğu o dönem en tartışmalı durumda olduğu, kurultayda da genel başkan adayı olarak karşısına çıkan Ahmet Kaşif. Sorumu soruyorum, “Sayın Kaşif, şu anda Sayın İrsen Küçük’ün ölüm haberini alsanız hakkında neler söylerdini?” Ahmet Kaşif, önce “Allah korusun, Allah ömür versin” diyor ve çocukluklarında birlikte ata bindiklerini, aynı sofrada oturup yemek yediklerini, onu çok sevdiğini ve daha pek çok anısını anlatıyor. Sonra o tarihte Cumhuriyet Meclisi’nde olan parti başkanları ve pek çok siyasi ile aynı içerikte çekimlerimizi tamamlıyoruz. Hepsi çok özel ve güzel anılarını anlatıyorlar. VTR hazırlanmak üzere, biz dönemin Başbakanı merhum İrsen Küçük’ün Amerika’dan dönmesini bekliyoruz. Döndükten hemen sonra Pazartesi günü için çekim tarihi için anlaşmıştık ama içeriğini bilmiyordu. Daha dönmeden güvensizlik oylamasında Hükümet düştü. Başbakan olarak gittiği seyahatten, Başbakan olmayarak döndü ve biz o program çekimini yapamadık. İçimde uktedir. 10 Mart 2019’da ölüm haberini alınca tüm bunlar aklımdan film karesi gibi geçmiş ve duygularımı yine kaleme dökmüştüm. Bizim heba olan programdan sonra ne mutlu bana ki Küçük ailesi ile bir program yapabildim. Bu kez, 2008’de çıkan Hişt Hişt Baksana kitabımla aynı adı taşıyan bir programa başlıyorum. Eksik olmasınlar Ali Özmen Safa ve Cemile Yalçındağ programa özel stüdyo hazırlamışlardı. Açılışını o dönem Başbakan olan İrsen Küçük yapmış, açılış sonrası ilk konuklar olarak merhum İrsen Küçük ve Gülin Küçük’ü ağırlamıştım. Gülin hanımın program öncesi benden tek ricası oldu. “Bize her şeyi sorabilirsin ama lütfen rahmetli oğlumuzu sorma. Konu açılınca İrsen bey kilitleniyor, bende çok ağlıyorum.” dedi. Torunları İrsen Küçük de geldi sonradan. Çok güzel bir program oldu. Ben programı “yaraları kanatmadan bir hayat programı yaptık” diye kapattım. Yaraları kanatmak kolaydır ve ne acıdır ki bazıları o kanayan yaraların kanlarına bakmayı sever. Karantina döneminde bile böyle örnekleri görmek canımı yakıyor. Eleştiri değil kastım, linç edercesine yaralamaktan söz ediyorum. Böyle yaklaşım sergilemeyenleri sevgiyle tenzih ederek, tersi davranış sergileyenleri, adreslerinde her kim ya da kimler varsa, onların öldüğünü bir an olsun düşünmelerini isterim. “Her şey insanlar” için diye bir laf vardır, ölüm de en büyük gerçektir. Bu gerçek yokmuş gibi yaşayanlara ben “bazıları” derim. “Bazıları” dediklerimin de başkalarının acılarını, üzüntülerini, dertlerini görmezden gelerek insanlık dışı yaklaşımlarını hiç anlamadım, anlamamaya da devam edeceğim. Hey bazıları; derin bir nefes alınız ve bir kez olsun hayata bu pencereden bakınız ve zamanınız varken geç kalmamayı deneyiniz. Unutmayınız her şey insanlar için ve bugün keyifle otururken yarın kimin ne olacağını kimse bilemez. Umarım hep iyi şeyler yaşarsınız ve hiç geç kalmazsınız. Bunları kuş yazdırmadı, ben yazdım. Kuşun neler yazdırdığını merak ederseniz “Ölmelerini Beklemeyin” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.
Ekleme Tarihi: 14 Mayıs 2020 - Perşembe

GEÇ KALMADAN

Geç kalmadan. Bu gerçekle ilk yüzleştiğim tarih 17 Nisan 1993 ve merhum Turgut Özal’ın ölüm tarihidir. O dönem rahmetlinin Cumhurbaşkanlığı yaptığı ve en çok eleştirildiği dönemdir. Ölüm haberinin duyulması üzerine, TRT ve sınırlı sayıdaki özel kanallar, 8. Cumhurbaşkanı merhum Özal’ı seven ve sevmediğini düşündüğümüz insanlarla dolup, taşıyordu. Herkes ne kadar iyi bir insan olduğunu, kendilerine yaptığı iyilikleri, vizyonunu, çalışkanlığını ağlayarak kameralara anlatıyordu. 30 yaşımdaydım, kendi kendime “yaşarken, söyleseydiniz de kendisinin de haberi olsaydı.” diye söylendim. Bu olayın üzerinden tam 20 yıl geçtikten sonra Kanal T’de yeni bir programa başlayacağım. Aklımda geçmişten kalan bu anılar geziniyor. Kanal’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Tatar ile programı konuşuyoruz. Adı “Geç Kalmadan” içerik; “konuğumuzun şimdi ölüm haberini alsanız, hakkında neler söylerdiniz?” sorusunu yakınlarına, küs olduklarına, kendisini hiç sevmediği algısı yaratan insanlara soruyorum. Aldığım cevaplarla hazırlanan VTR yi konuğumla birlikte izliyorum. Böylece insanlar haklarında söylenen iyi şeyleri, aslında sevildiğini ölmeden önce öğreniyor. Bir anlamda ölmeden cenaze törenini izliyor. Sonra bütün VTR’si çekilen insanlar stüdyoda toplanıyor, konuk yeniden doğuyor, bambaşka bir farkındalıkla.. İlk konuk, 2009 yılındaki seçimlerden sonra kurulan ikinci hükümetin başbakanı merhum İrsen Küçük olacak. (Sayın Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinden ve Sayın Ertuğruloğlu’nun partiden ihraç edilmesinden sonra milletvekili sayısı 24 olduğu için azınlık hükümeti olarak kurulmuştur) Allah’tan rahmet dilediğim İrsen Küçük Amerika’da ve biz Cumhuriyet Meclisi’nde VTR için çekimlere başlıyoruz. VTR çekimin ilk konuğu o dönem en tartışmalı durumda olduğu, kurultayda da genel başkan adayı olarak karşısına çıkan Ahmet Kaşif. Sorumu soruyorum, “Sayın Kaşif, şu anda Sayın İrsen Küçük’ün ölüm haberini alsanız hakkında neler söylerdini?” Ahmet Kaşif, önce “Allah korusun, Allah ömür versin” diyor ve çocukluklarında birlikte ata bindiklerini, aynı sofrada oturup yemek yediklerini, onu çok sevdiğini ve daha pek çok anısını anlatıyor. Sonra o tarihte Cumhuriyet Meclisi’nde olan parti başkanları ve pek çok siyasi ile aynı içerikte çekimlerimizi tamamlıyoruz. Hepsi çok özel ve güzel anılarını anlatıyorlar. VTR hazırlanmak üzere, biz dönemin Başbakanı merhum İrsen Küçük’ün Amerika’dan dönmesini bekliyoruz. Döndükten hemen sonra Pazartesi günü için çekim tarihi için anlaşmıştık ama içeriğini bilmiyordu. Daha dönmeden güvensizlik oylamasında Hükümet düştü. Başbakan olarak gittiği seyahatten, Başbakan olmayarak döndü ve biz o program çekimini yapamadık. İçimde uktedir. 10 Mart 2019’da ölüm haberini alınca tüm bunlar aklımdan film karesi gibi geçmiş ve duygularımı yine kaleme dökmüştüm. Bizim heba olan programdan sonra ne mutlu bana ki Küçük ailesi ile bir program yapabildim. Bu kez, 2008’de çıkan Hişt Hişt Baksana kitabımla aynı adı taşıyan bir programa başlıyorum. Eksik olmasınlar Ali Özmen Safa ve Cemile Yalçındağ programa özel stüdyo hazırlamışlardı. Açılışını o dönem Başbakan olan İrsen Küçük yapmış, açılış sonrası ilk konuklar olarak merhum İrsen Küçük ve Gülin Küçük’ü ağırlamıştım. Gülin hanımın program öncesi benden tek ricası oldu. “Bize her şeyi sorabilirsin ama lütfen rahmetli oğlumuzu sorma. Konu açılınca İrsen bey kilitleniyor, bende çok ağlıyorum.” dedi. Torunları İrsen Küçük de geldi sonradan. Çok güzel bir program oldu. Ben programı “yaraları kanatmadan bir hayat programı yaptık” diye kapattım. Yaraları kanatmak kolaydır ve ne acıdır ki bazıları o kanayan yaraların kanlarına bakmayı sever. Karantina döneminde bile böyle örnekleri görmek canımı yakıyor. Eleştiri değil kastım, linç edercesine yaralamaktan söz ediyorum. Böyle yaklaşım sergilemeyenleri sevgiyle tenzih ederek, tersi davranış sergileyenleri, adreslerinde her kim ya da kimler varsa, onların öldüğünü bir an olsun düşünmelerini isterim. “Her şey insanlar” için diye bir laf vardır, ölüm de en büyük gerçektir. Bu gerçek yokmuş gibi yaşayanlara ben “bazıları” derim. “Bazıları” dediklerimin de başkalarının acılarını, üzüntülerini, dertlerini görmezden gelerek insanlık dışı yaklaşımlarını hiç anlamadım, anlamamaya da devam edeceğim. Hey bazıları; derin bir nefes alınız ve bir kez olsun hayata bu pencereden bakınız ve zamanınız varken geç kalmamayı deneyiniz. Unutmayınız her şey insanlar için ve bugün keyifle otururken yarın kimin ne olacağını kimse bilemez. Umarım hep iyi şeyler yaşarsınız ve hiç geç kalmazsınız. Bunları kuş yazdırmadı, ben yazdım. Kuşun neler yazdırdığını merak ederseniz “Ölmelerini Beklemeyin” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.