Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

Oya KUTSAL “Çağrıyla olmaz, yürek gerek”

Pandemi başladığından beri dikkatimi çeken pek çok ismin başına iyilik gönüllüsü Oya Kutsal yerleşti.  ELÇİ MIKNATIS olarak; diline, milliyetine, ideolojisine bakmaksızın iyi insanları bir araya çekmeyi başardı. İyilik gönüllüleri olarak  bu dönemde, açlığın da virüs kadar öldürücü olabildiğine dikkat çektiler. Bir kıvılcım bekleyen sesiz iyilik gönüllülerini ateşlediler, sadece insanlar için değil sokak hayvanları için de seferberlik başlattılar. Boğucu ülke gündemi ve yorucu gürültüde, sessiz taze bir nefes aldıran herkese minnet duygularımla, bugün köşe konuğum iyilik gönüllüsü Oya Kutsal.  Sevgili Oya Kutsal, Vakıflar İdaresi Başkanı Prof. Dr. İbrahim Benter’e; iyilik gönüllüleri projesini hayata geçirdiği, öncülük yaptığı, esirgemediği emeği için çok teşekkür ediyorum. Seni, bu projede yarattığın farkındalık için listenin başına aldım. Bu dönemde, pek çok kurum, kuruluş, STÖ ve firma bağış yaptı. Elbette, her bir bağış çok kıymetli. Sizin çalışmalarınızı ayrıca önemsememin sebebi; evinde 8 kg unu olanın, 2 kg’ ını iyiliğe destek olmak için kullanacak şekilde bütünsel bir farkındalık yaratmanız. Deneyimlerini merak ediyorum. Haydi başlayalım.  Beni heyecanlandıran bu farkındalık yaratma süreci nasıl başladı? Aslında, her şey İbrahim Benter'in Vakıflar İdaresi'nin  başına geçmesiyle başladı. Kendi adıma konusacak olursam, hayatım boyunca, imkanlarım çerçevesinde toplumda farkındalık yaratacak işleri hep yaptım. Ve mutlaka bazı insanlarda farkındalık yaratabilmişimdir. Ama arkanızda sizi destekleyen, size inanan, size güç veren resmi bir kurum olunca cok daha büyük işler ve cok daha etkili farkındalıklar yaratabiliyorsunuz. Hele de bu resmi kurumun başındaki insanın hayat felsefesi iyilikse. İhtiyaç sahiplerine ulaşmada izlediğiniz yöntem ne veya neler? İhtiyaç sahiplerine ulasmak gibi bir amacı, hayatınızın amacı haline getirmişseniz, ilk adım duygularla degil, beyninizle hareket etmektir. Çünkü, karşılaşacağınız manzaralara yürek dayanmaz. Sonuçta yarı yolda bırakıverirsiniz. Diger yandan, suistimale cok açık bir alan. Bir tek kriz anlarında degil, her zaman icin Girne İyilik Gönüllüleri Sayfası’nda insanlarin bize ulaşmaları icin bir iletişim numarası veririz ve gelen talepleri değerlendirmeye alırız. İsim, adres ve telefonla baslayan süreç, araştırma boyutuyla devam eder ve sonuçta gercekten ihtiyacı olanlara destek gider. Hiç bir mesaj cevapsız kalmaz. Verdigimiz gıda ve temizlik malzemeleri, 2 hafta bir aileye yetecek miktardır ve her türlü ihtiyaç göz önünde bulundurulur. İki hafta sonra, ikinci paketler hazırlanır.  Vakıflar’ın maddi destegi her zaman bakidir. Bununla beraber bizim ana amacımız toplumda iyiliği yaymak oldugundan, tüm insanları içine alacak sekilde hareket etmek BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.. Yaptıklarımızın insanlığa hizmet etmesi icin halkımızla elele yürümemiz gerekir. Yoksa Vakıflar’dan erzakları al, dağıt.. Bunu herkes yapar. Oysa biz toplumsal bütünlüğü daha cok onemsiyoruz.  Tahminlerimizin ötesinde insanlık dramları yaşandığını hissediyorum. Buna katılır mısın? Dram mı? Dram ötesi.. Ve bunun nedeni, devlet mekanizmalarının bu mücadele içinde yeterince var olmamaları. Bir yıldır, bu mücadeleyi Vakıflar, belediyeler ve gönüllüler veriyor. Bu dramın ötesinde trajikomik aslında. Bu anlamda, gönüllülerin devletten daha çok sorumluluk almak zorunda kalması ise yanlış gibi geliyor bana. Bu süreçte, pek çok drama tanıklık ettiniz. Daha çok farkında olmamız için seni en çok etkileyen bir kaç örnek paylaşabilir misin? İlk aklıma gelen örneklerden  birini söyleyeyim. Bir ihtiyaçlımız mesaj atıyor ve "cok ihtiyaçlı değilim, lütfen beni yanlış anlamayın. İşimi kaybetmedim". diyor. “Ne kadar maaş alıyorsun?” diye soruyorum. “2300 tl” diyor. İlk anda, işsiz olmadığı için şükür ediyoruz. Ancak, evde iki cocuk, ev kirası ve yatağa mahkum anne var. “Hasta bezi ve ilaçları bizi zorluyor.” diyor. “Hasta bezi ne kadar?” sorumu, “90 tl, İlaç 400 tl.” diye cevaplıyor. 2 yetişkin, 2 cocuk, 1 felçli anne, ev kirası, diğer acil ihtiyaçlar ve eve giren para 2300 tl. “Çok ihtiyaçlı değilim” diyen bir insanın durumu bu iken, işlerini kaybedenlerin durumunu siz düşünün. Açlık sınırında binlerce insan.... Çocuklar! O hanelerde yaşayan çocukların ruh hali nasıl?  Gıda götürdüğümüz  bir evin annesi bizi arıyor. Cok endişeli. Bir yanlışlık olduğuna inanıyor. Paketi bizim gönderdiğimizi duyunca anne çok rahatlıyor. Çünkü, suistimaller yüzünden kendisinin de yanlış anlaşılmasından çok korkuyor. “Neden panik yaptiniz?” soruma cevabı, küçük kızım paketleri actı ve anneeeeee, anneeee peynir de vaaarrrrr, diye haykırdı. Ben de inanamadım. Yanlışlık olduğunu düşündüm.” Bir başka evde, bir çocuk paketten tavuk çıkınca sevinçten ağlıyor. Bir peynirin, bir tavuğun çocuklarda yarattığı sevinci ve o anlarda annelerin hissettiklerini herkesin düşünmesini isterim.  Tüm bu çalışmalarda organizasyon ve koordinasyonda fark ettiğin eksiklikler neler? Otorite boşluğu var. Yardımlar tek bir merkezden verilmelidir. Bunun aksi hareket suistimale yol açabiliyor. O zaman yardım kavramı anlamını yitirebilir.  anlamini yitirir. Pandemi boyunca iyi insanlar yardıma koştular. Bir cok gönüllü ekip oluştu. Ama bir baş yok. Gönüllü gruplar arasında iletişim yok. Kayıt yok. Liste paylaşımı yok. En önemlisi tecrübe yok. Bu defa ne oluyor? Benden, diğer gönüllülerden alıp, evlerinde depolayanlar bile oluyor. Oysa gerçek anlamda sosyal devlet yaklaşımı olsa bu gönüllüler, sahada çok daha etkin ve amaç odaklı yer alabilirler.  HOP Virüsü evrile evrile uzunca bir süre yakamızı bırakmayacağa benziyor. En büyük yan etkisinin de ekonomi üzerinde olacağı aşikar. İyilik gönüllülerini temsilen süreç yönetenlere bir çağrın var mı? Yok. Bu işler çağrıyla olacak isler degil. Yürekte ve beyinde hissedilen şeyler. Bu kadar zaman bu olmamış. Bundan sonra olur mu.? Sanmam! İYİ Kİ VARSINIZ TÜM İYİLİK GÖNÜLLERİ.. Yaydığınız enerji, tepeden başlayarak, tüm topluma virüsten hızlı yayılır umarım.
Ekleme Tarihi: 05 Mart 2021 - Cuma

Oya KUTSAL “Çağrıyla olmaz, yürek gerek”

Pandemi başladığından beri dikkatimi çeken pek çok ismin başına iyilik gönüllüsü Oya Kutsal yerleşti. 

ELÇİ MIKNATIS olarak; diline, milliyetine, ideolojisine bakmaksızın iyi insanları bir araya çekmeyi başardı.
İyilik gönüllüleri olarak  bu dönemde, açlığın da virüs kadar öldürücü olabildiğine dikkat çektiler. Bir kıvılcım bekleyen sesiz iyilik gönüllülerini ateşlediler, sadece insanlar için değil sokak hayvanları için de seferberlik başlattılar. Boğucu ülke gündemi ve yorucu gürültüde, sessiz taze bir nefes aldıran herkese minnet duygularımla, bugün köşe konuğum iyilik gönüllüsü Oya Kutsal. 

Sevgili Oya Kutsal, Vakıflar İdaresi Başkanı Prof. Dr. İbrahim Benter’e; iyilik gönüllüleri projesini hayata geçirdiği, öncülük yaptığı, esirgemediği emeği için çok teşekkür ediyorum. Seni, bu projede yarattığın farkındalık için listenin başına aldım. Bu dönemde, pek çok kurum, kuruluş, STÖ ve firma bağış yaptı. Elbette, her bir bağış çok kıymetli. Sizin çalışmalarınızı ayrıca önemsememin sebebi; evinde 8 kg unu olanın, 2 kg’ ını iyiliğe destek olmak için kullanacak şekilde bütünsel bir farkındalık yaratmanız. Deneyimlerini merak ediyorum. Haydi başlayalım. 

Beni heyecanlandıran bu farkındalık yaratma süreci nasıl başladı?

Aslında, her şey İbrahim Benter'in Vakıflar İdaresi'nin  başına geçmesiyle başladı. Kendi adıma konusacak olursam, hayatım boyunca, imkanlarım çerçevesinde toplumda farkındalık yaratacak işleri hep yaptım. Ve mutlaka bazı insanlarda farkındalık yaratabilmişimdir. Ama arkanızda sizi destekleyen, size inanan, size güç veren resmi bir kurum olunca cok daha büyük işler ve cok daha etkili farkındalıklar yaratabiliyorsunuz. Hele de bu resmi kurumun başındaki insanın hayat felsefesi iyilikse.

İhtiyaç sahiplerine ulaşmada izlediğiniz yöntem ne veya neler?

İhtiyaç sahiplerine ulasmak gibi bir amacı, hayatınızın amacı haline getirmişseniz, ilk adım duygularla degil, beyninizle hareket etmektir. Çünkü, karşılaşacağınız manzaralara yürek dayanmaz. Sonuçta yarı yolda bırakıverirsiniz. Diger yandan, suistimale cok açık bir alan. Bir tek kriz anlarında degil, her zaman icin Girne İyilik Gönüllüleri Sayfası’nda insanlarin bize ulaşmaları icin bir iletişim numarası veririz ve gelen talepleri değerlendirmeye alırız. İsim, adres ve telefonla baslayan süreç, araştırma boyutuyla devam eder ve sonuçta gercekten ihtiyacı olanlara destek gider. Hiç bir mesaj cevapsız kalmaz. Verdigimiz gıda ve temizlik malzemeleri, 2 hafta bir aileye yetecek miktardır ve her türlü ihtiyaç göz önünde bulundurulur. İki hafta sonra, ikinci paketler hazırlanır.  Vakıflar’ın maddi destegi her zaman bakidir. Bununla beraber bizim ana amacımız toplumda iyiliği yaymak oldugundan, tüm insanları içine alacak sekilde hareket etmek BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.. Yaptıklarımızın insanlığa hizmet etmesi icin halkımızla elele yürümemiz gerekir. Yoksa Vakıflar’dan erzakları al, dağıt.. Bunu herkes yapar. Oysa biz toplumsal bütünlüğü daha cok onemsiyoruz. 

Tahminlerimizin ötesinde insanlık dramları yaşandığını hissediyorum. Buna katılır mısın?

Dram mı? Dram ötesi.. Ve bunun nedeni, devlet mekanizmalarının bu mücadele içinde yeterince var olmamaları. Bir yıldır, bu mücadeleyi Vakıflar, belediyeler ve gönüllüler veriyor. Bu dramın ötesinde trajikomik aslında. Bu anlamda, gönüllülerin devletten daha çok sorumluluk almak zorunda kalması ise yanlış gibi geliyor bana.

Bu süreçte, pek çok drama tanıklık ettiniz. Daha çok farkında olmamız için seni en çok etkileyen bir kaç örnek paylaşabilir misin?

İlk aklıma gelen örneklerden  birini söyleyeyim. Bir ihtiyaçlımız mesaj atıyor ve "cok ihtiyaçlı değilim, lütfen beni yanlış anlamayın. İşimi kaybetmedim". diyor. “Ne kadar maaş alıyorsun?” diye soruyorum. “2300 tl” diyor. İlk anda, işsiz olmadığı için şükür ediyoruz. Ancak, evde iki cocuk, ev kirası ve yatağa mahkum anne var. “Hasta bezi ve ilaçları bizi zorluyor.” diyor. “Hasta bezi ne kadar?” sorumu, “90 tl, İlaç 400 tl.” diye cevaplıyor. 2 yetişkin, 2 cocuk, 1 felçli anne, ev kirası, diğer acil ihtiyaçlar ve eve giren para 2300 tl. “Çok ihtiyaçlı değilim” diyen bir insanın durumu bu iken, işlerini kaybedenlerin durumunu siz düşünün. Açlık sınırında binlerce insan....

Çocuklar! O hanelerde yaşayan çocukların ruh hali nasıl? 

Gıda götürdüğümüz  bir evin annesi bizi arıyor. Cok endişeli. Bir yanlışlık olduğuna inanıyor. Paketi bizim gönderdiğimizi duyunca anne çok rahatlıyor. Çünkü, suistimaller yüzünden kendisinin de yanlış anlaşılmasından çok korkuyor. “Neden panik yaptiniz?” soruma cevabı, küçük kızım paketleri actı ve anneeeeee, anneeee peynir de vaaarrrrr, diye haykırdı. Ben de inanamadım. Yanlışlık olduğunu düşündüm.” Bir başka evde, bir çocuk paketten tavuk çıkınca sevinçten ağlıyor. Bir peynirin, bir tavuğun çocuklarda yarattığı sevinci ve o anlarda annelerin hissettiklerini herkesin düşünmesini isterim. 

Tüm bu çalışmalarda organizasyon ve koordinasyonda fark ettiğin eksiklikler neler?

Otorite boşluğu var. Yardımlar tek bir merkezden verilmelidir. Bunun aksi hareket suistimale yol açabiliyor. O zaman yardım kavramı anlamını yitirebilir.  anlamini yitirir. Pandemi boyunca iyi insanlar yardıma koştular. Bir cok gönüllü ekip oluştu. Ama bir baş yok. Gönüllü gruplar arasında iletişim yok. Kayıt yok. Liste paylaşımı yok. En önemlisi tecrübe yok. Bu defa ne oluyor? Benden, diğer gönüllülerden alıp, evlerinde depolayanlar bile oluyor. Oysa gerçek anlamda sosyal devlet yaklaşımı olsa bu gönüllüler, sahada çok daha etkin ve amaç odaklı yer alabilirler. 

HOP Virüsü evrile evrile uzunca bir süre yakamızı bırakmayacağa benziyor. En büyük yan etkisinin de ekonomi üzerinde olacağı aşikar. İyilik gönüllülerini temsilen süreç yönetenlere bir çağrın var mı?

Yok. Bu işler çağrıyla olacak isler degil. Yürekte ve beyinde hissedilen şeyler. Bu kadar zaman bu olmamış. Bundan sonra olur mu.? Sanmam!

İYİ Kİ VARSINIZ TÜM İYİLİK GÖNÜLLERİ.. Yaydığınız enerji, tepeden başlayarak, tüm topluma virüsten hızlı yayılır umarım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.