Atakom
Serena
girne belediyse
MERIT
Dilek Orhan
Köşe Yazarı
Dilek Orhan
 

“GÖLGE ETME, BAŞKA İHSAN İSTEMEM SENDEN!!”

“GÖLGE ETME, BAŞKA İHSAN İSTEMEM SENDEN!!” Annem ile günlük konuşmalarımızın birinde, “Sinop’ta bir genç kızı taciz etmişler, Sinoplu gençler hırpalayıp, polise teslim etmişler” deyince beynimden ateş fışkırdı. Sineği bile öldürmemek için peçete ile tutup atan, şiddetin her türüne karşı olan ben, tacizcileri hırpaladıkları için içimden sevinç duydum. Niye böyle hissettiğimi Sinoplular anlar. Her yaz tatilini mutlaka Sinop’ta geçiren bir genç kız olarak 13 yaşımda iken yanımda üstsüz güneşlenen bir Amerikalı kadına yan gözle bile bakılmadığına tanıklık ettim. Sabahın üçlerine kadar biz genç kızlar özgürce sokaklarda dolaştık. Sinop turizme açıldığında, tüm esnafın “misafirden para alınmaz” diye siftahsız dükkan kapattığını, daha sonradan dönemin valisinin bu konuda uyarıda bulunması üzerine para almaya başladıklarını bilirim. Çocukluğum ve ilk gençliğim annemin babasının sarı konağında, babamın babasının taş Rum evinde geçti. Ben o evlerin anahtarlarının, evde hiç kimse yokken kapılarının üzerinde durduğunu gördüm. Hapishanesi ile ünlenmiş Sinop Hapishanesi’nde asayiş suçundan yatan has Sinoplu yoktur. Sinop’ta cami, meyhaneye, meyhane camiye karışmaz. İki metre ara ile bir camide namaz kılınırken, yan taraftaki meyhanede kimseyi rahatsız etmeden içki içilir. Sinop, Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı araştırmada 2014, 2016, 2017 ve en son Şubat 2020’de Türkiye’nin mutluluk düzeyi en yüksek ili seçilmiştir. Bunu tüketilen içkiye bağlayanlar, size esef ederim. Has Sinoplu’nun engin hoşgörüsünün, tarihten gelen inançlara saygı hasletinin farkında olmadığınız için biraz üzülmenizi dilerim. Tarihten gelen diye belirtince, Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği Onursal Başkanı babam Özer Gürbüz’ün tarihi kaynaklardan yaptığı araştırmalardan bazılarını sizlerle paylaşmak isterim. -Sinop’ta Tunç Çağı’ndan beri yerleşim olduğu düşünülmektedir. -Sinop’un adı eski Yunan tanrısı Aspavos’un su perisi kızlarından biri olan Sinope’den gelir. -M.Ö 700-676 yillarında Kimer Devleti’ne başkent olmuş, 480 yılında bağımsız devlet olarak kendi parasını basmıştır. Paranın bir yüzünde Sinope’nin resmi, diğer yüzünde yunus balığı ve kartal resmi vardır. -M.Ö 169-120 yıllarında Pontus Krallığı’nın başkenti olmuştur.  -1277 yılında, Bağımsız Pervane Oğulları’na, 1383 yılında İsfendiyar Beyliği’ne ülke merkezliği yapmıştır. -Hitit Uygarlığı, Antik Çağ Uygarlığı, Grek Uygarlığı, Selçuklu, Osmanlı ve en son Cumhuriyet ile hiç bir yere benzemeyen kendi uygarlığı ve bu uygarlıklar mozaiğinde çağdaş Sinop halkı var olmuştur. -15 Eylül 1928’in Sinop için ayrı bir değeri vardır. O tarihte Atatürk, Sinop’a gelmiş ve Mektebi İdadi’nin bahçesinde, zeytin ağaçlarının arasında bir duvara konulan yazı tahtasında yeni Türk Alfabesi’nin harflerini öğretmiştir.   -Annemin büyük dedesi Kavizade Rasim Bey Sinop’un ilk belediye başkanıdır. Ailesi 1746 yılında dönemin Osmanlı Hükümdarı tarafından Ukrayna’nın Kırım Bölgesi’nden Sinop’a getirilerek, yerleştirilmiş bir aşirettir. Sinop’a çok önemli hizmetler sunan Rasim Bey, belediye başkanı olarak gittiği İstanbul’da Ermeni komiteleri tarafından kurulan bir tuzak ile 14 yerinden şişlenerek, öldürülmüştür. Mezarı Eyüp Sultan Türbesi’nin bulunduğu mezarlık alanındadır. Burada en acı olan hoşgörü ve anlayış içinde yaşayan halkların günümüzde olduğu gibi siyasi amaçlarla birbirine kırdırılmasıdır. -Tam bu noktada; 1884 yılında Duyun-u Umimiye adına yapılan nüfus sayımının etnik ve dinsel dağılımını paylaşmak isterim. 5041 Müslüman 3965 Rum Ortadoksu 654 Ermeni Gregoryen 64 Katolik 19 Yahudi 6 Bulgar -Tarihi kaynakları incelediğimizde; bu yapıda, bir kaç münferit olay dışında güvenle, uyumla ve hoşgörü ile sürdürülen bir yaşam olduğu açıkça belirtilmektedir. -Eldeki bulgulara göre Sinop’ta 7 Kilise vardır. Kazısı devam eden Balatlar Kilisesi, bugün Halk Eğitimi alanında hizmet veren Büyük Kilise, yerleri henüz tam olarak belirlenemeyen Ada Bedreddin, Ayakluca, Arap Pınarı, Aya Konstantin ve Aya Nicola kiliseleridir. -Tarihten alıntılar sanırım bu kadar yeter. Ayrıntılı bilgi için hazine değerinde tarihi kaynak var.  Ben 18 yıldır, kendisini Kıbrıs’a ait hisseden memleketine aşık bir Sinoplu’yum. Niye buraya kendimi bu kadar ait hissettiğimi has Kıbrıslı’lar daha iyi anlayacaktır sanıyorum. Ne kadar çok şanslıyım ki burada ki dostlarımla birlikte Sinop’a gidebildim. Sinoplu’nun has özelliklerine sahip annem, babam tarafından Kıbrıslı’nın has özelliklerine sahip dostlarımızla olağanüstü güzel zaman geçirdik.İnceburun’da sertifikalarımızı aldık, Sinop Hapisanesi Müzesinde Sabahattin Ali’nin odasında “Aldırma Gönül’ü söyledik, denizi öpen ağaca selam verdik, Hamsilos’ta denize girdik. Sarıkum, Akliman, Karakum, Balatlar Kilisesi’ni gezdik. Seyidbilal Türbesi’ni ziyaret edip, dua ettik. Saray Restoran’da, Okyanus’ta, Yelken Klübü’nde rakı balık keyfi yaptık. Yalı Kahvesi’nde dostluk kahvesi içtik. Annemin valizlerle taşıdığı rengarenk cemilelerinin karşısında Sinop pidesi, teyzenin yerinde Sinop mantısı yedik. Nokullar ve eşsiz Sinop simidi kahvaltımızdı. Kısacası, ortak kültür ile harmanlanmış insanların hangi coğrafya da olursa olsun aynılığını yaşadık.  Göçmenlik insanlık var oldukça olacak. Ne insanlık dramları var pek çok göçün arkasında.. Acılarla sarmalanmış göçmenlerin en büyük özelliği çalışkanlıkları ve yerleştiği coğrafyanın hassasiyetlerine gösterdiği saygıdır.  Böyle olamayanlara Sinop’ta doğup, Yunanistan’da ölen Kinik felsefe öncüsü Diyojen’in bir sözü ile selam çakalım. “GÖLGE ETME, BAŞKA İHSAN İSTEMEM”
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2020 - Cumartesi

“GÖLGE ETME, BAŞKA İHSAN İSTEMEM SENDEN!!”

“GÖLGE ETME, BAŞKA İHSAN İSTEMEM SENDEN!!”

Annem ile günlük konuşmalarımızın birinde, “Sinop’ta bir genç kızı taciz etmişler, Sinoplu gençler hırpalayıp, polise teslim etmişler” deyince beynimden ateş fışkırdı. Sineği bile öldürmemek için peçete ile tutup atan, şiddetin her türüne karşı olan ben, tacizcileri hırpaladıkları için içimden sevinç duydum. Niye böyle hissettiğimi Sinoplular anlar. Her yaz tatilini mutlaka Sinop’ta geçiren bir genç kız olarak 13 yaşımda iken yanımda üstsüz güneşlenen bir Amerikalı kadına yan gözle bile bakılmadığına tanıklık ettim. Sabahın üçlerine kadar biz genç kızlar özgürce sokaklarda dolaştık. Sinop turizme açıldığında, tüm esnafın “misafirden para alınmaz” diye siftahsız dükkan kapattığını, daha sonradan dönemin valisinin bu konuda uyarıda bulunması üzerine para almaya başladıklarını bilirim. Çocukluğum ve ilk gençliğim annemin babasının sarı konağında, babamın babasının taş Rum evinde geçti. Ben o evlerin anahtarlarının, evde hiç kimse yokken kapılarının üzerinde durduğunu gördüm. Hapishanesi ile ünlenmiş Sinop Hapishanesi’nde asayiş suçundan yatan has Sinoplu yoktur. Sinop’ta cami, meyhaneye, meyhane camiye karışmaz. İki metre ara ile bir camide namaz kılınırken, yan taraftaki meyhanede kimseyi rahatsız etmeden içki içilir. Sinop, Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı araştırmada 2014, 2016, 2017 ve en son Şubat 2020’de Türkiye’nin mutluluk düzeyi en yüksek ili seçilmiştir. Bunu tüketilen içkiye bağlayanlar, size esef ederim. Has Sinoplu’nun engin hoşgörüsünün, tarihten gelen inançlara saygı hasletinin farkında olmadığınız için biraz üzülmenizi dilerim.
Tarihten gelen diye belirtince, Sinop Hemşehrilik ve Dostluk Derneği Onursal Başkanı babam Özer Gürbüz’ün tarihi kaynaklardan yaptığı araştırmalardan bazılarını sizlerle paylaşmak isterim.
-Sinop’ta Tunç Çağı’ndan beri yerleşim olduğu düşünülmektedir.
-Sinop’un adı eski Yunan tanrısı Aspavos’un su perisi kızlarından biri olan Sinope’den gelir.
-M.Ö 700-676 yillarında Kimer Devleti’ne başkent olmuş, 480 yılında bağımsız devlet olarak kendi parasını basmıştır. Paranın bir yüzünde Sinope’nin resmi, diğer yüzünde yunus balığı ve kartal resmi vardır.


-M.Ö 169-120 yıllarında Pontus Krallığı’nın başkenti olmuştur. 
-1277 yılında, Bağımsız Pervane Oğulları’na, 1383 yılında İsfendiyar Beyliği’ne ülke merkezliği yapmıştır.
-Hitit Uygarlığı, Antik Çağ Uygarlığı, Grek Uygarlığı, Selçuklu, Osmanlı ve en son Cumhuriyet ile hiç bir yere benzemeyen kendi uygarlığı ve bu uygarlıklar mozaiğinde çağdaş Sinop halkı var olmuştur.
-15 Eylül 1928’in Sinop için ayrı bir değeri vardır. O tarihte Atatürk, Sinop’a gelmiş ve Mektebi İdadi’nin bahçesinde, zeytin ağaçlarının arasında bir duvara konulan yazı tahtasında yeni Türk Alfabesi’nin harflerini öğretmiştir.

 

-Annemin büyük dedesi Kavizade Rasim Bey Sinop’un ilk belediye başkanıdır. Ailesi 1746 yılında dönemin Osmanlı Hükümdarı tarafından Ukrayna’nın Kırım Bölgesi’nden Sinop’a getirilerek, yerleştirilmiş bir aşirettir. Sinop’a çok önemli hizmetler sunan Rasim Bey, belediye başkanı olarak gittiği İstanbul’da Ermeni komiteleri tarafından kurulan bir tuzak ile 14 yerinden şişlenerek, öldürülmüştür. Mezarı Eyüp Sultan Türbesi’nin bulunduğu mezarlık alanındadır. Burada en acı olan hoşgörü ve anlayış içinde yaşayan halkların günümüzde olduğu gibi siyasi amaçlarla birbirine kırdırılmasıdır.


-Tam bu noktada; 1884 yılında Duyun-u Umimiye adına yapılan nüfus sayımının etnik ve dinsel dağılımını paylaşmak isterim.
5041 Müslüman
3965 Rum Ortadoksu
654 Ermeni Gregoryen
64 Katolik
19 Yahudi
6 Bulgar
-Tarihi kaynakları incelediğimizde; bu yapıda, bir kaç münferit olay dışında güvenle, uyumla ve hoşgörü ile sürdürülen bir yaşam olduğu açıkça belirtilmektedir.
-Eldeki bulgulara göre Sinop’ta 7 Kilise vardır. Kazısı devam eden Balatlar Kilisesi, bugün Halk Eğitimi alanında hizmet veren Büyük Kilise, yerleri henüz tam olarak belirlenemeyen Ada Bedreddin, Ayakluca, Arap Pınarı, Aya Konstantin ve Aya Nicola kiliseleridir.
-Tarihten alıntılar sanırım bu kadar yeter. Ayrıntılı bilgi için hazine değerinde tarihi kaynak var. 

Ben 18 yıldır, kendisini Kıbrıs’a ait hisseden memleketine aşık bir Sinoplu’yum. Niye buraya kendimi bu kadar ait hissettiğimi has Kıbrıslı’lar daha iyi anlayacaktır sanıyorum.
Ne kadar çok şanslıyım ki burada ki dostlarımla birlikte Sinop’a gidebildim. Sinoplu’nun has özelliklerine sahip annem, babam tarafından Kıbrıslı’nın has özelliklerine sahip dostlarımızla olağanüstü güzel zaman geçirdik.İnceburun’da sertifikalarımızı aldık, Sinop Hapisanesi Müzesinde Sabahattin Ali’nin odasında “Aldırma Gönül’ü söyledik, denizi öpen ağaca selam verdik, Hamsilos’ta denize girdik. Sarıkum, Akliman, Karakum, Balatlar Kilisesi’ni gezdik. Seyidbilal Türbesi’ni ziyaret edip, dua ettik. Saray Restoran’da, Okyanus’ta, Yelken Klübü’nde rakı balık keyfi yaptık. Yalı Kahvesi’nde dostluk kahvesi içtik. Annemin valizlerle taşıdığı rengarenk cemilelerinin karşısında Sinop pidesi, teyzenin yerinde Sinop mantısı yedik. Nokullar ve eşsiz Sinop simidi kahvaltımızdı. Kısacası, ortak kültür ile harmanlanmış insanların hangi coğrafya da olursa olsun aynılığını yaşadık. 

Göçmenlik insanlık var oldukça olacak. Ne insanlık dramları var pek çok göçün arkasında.. Acılarla sarmalanmış göçmenlerin en büyük özelliği çalışkanlıkları ve yerleştiği coğrafyanın hassasiyetlerine gösterdiği saygıdır.  Böyle olamayanlara Sinop’ta doğup, Yunanistan’da ölen Kinik felsefe öncüsü Diyojen’in bir sözü ile selam çakalım.

“GÖLGE ETME, BAŞKA İHSAN İSTEMEM”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve zirvekibris.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.